Vay Tiền Nhanh. ❬ Önceki Sonraki ❭ إِنَّا جَعَلْنَٰهُ قُرْءَٰنًا عَرَبِيًّا لَّعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ İnnâ cealnâhu kur’ânen arabiyyen leallekum ta’kılûnta’kılûne. 2-3 Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık. Türkçesi Kökü Arapçası elbette biz إِنَّا onu yaptık ج ع ل جَعَلْنَاهُ bir Kur’an ق ر ا قُرْانًا Arapça ع ر ب عَرَبِيًّا umulur ki لَعَلَّكُمْ düşünüp anlarsınız ع ق ل تَعْقِلُونَ Diyanet İşleri Başkanlığı 2-3 Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık. Diyanet Vakfı 2-3 Apaçık Kitab´a andolsun ki biz, anlayıp düşünmeniz için onu Arapça bir Kur´an kıldık. Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Doğrusu, Biz onu Arapça olarak okunacak bir Kur´an yaptık ki akıl erdiresiniz. Elmalılı Hamdi Yazır 2-3 Apaçık kitaba andolsun ki biz onu iyice anlayasınız diye Arapça bir Kur´an yaptık. Ali Fikri Yavuz Biz onu, anlayasınız diye, Arabca bir Kur’an yaptık. Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Hakkâ biz onu Arabî olarak okunacak bir Kur´an kıldık ki akıl irdiresiniz Fizilal-il Kuran Düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur´an yaptık. Hasan Basri Çantay Hakıykat biz onu, Onun manâlarını anlayasınız diye, Arabca bir Kur´an yapdık. İbni Kesir Düşünüp anlayasınız diye gerçekten Biz, onu arabça bir Kur´an kılmışızdır Ömer Nasuhi Bilmen Muhakkak Biz onu bir Arapça Kur´an kıldık, umulur ki, siz akıl erdirirsiniz. Tefhim-ul Kuran Gerçekten biz onu, belki aklınızı kullanırsınız diye Arapça bir Kur´an kıldık. Warning includeturkce/bil/ Failed to open stream No such file or directory in C\inetpub\vhosts\ on line 27 Warning include Failed opening 'turkce/bil/ for inclusion include_path='.;.\includes;.\pear' in C\inetpub\vhosts\ on line 27 1. Hâ, mîm. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 2. 2-3 Apaçık kitaba andolsun ki biz onu iyice anlayasınız diye Arapça bir Kur’an yaptık. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 3. 2-3 Apaçık kitaba andolsun ki biz onu iyice anlayasınız diye Arapça bir Kur’an yaptık. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 4. Gerçekten o bizim nezdimizde bulunan ana kitapta mevcut yüce ve hikmet dolu bir kitaptır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 5. Siz haddi aşan bir kavim oldunuz diye Kur’an’ı size göndermekten vaz mı geçelim? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 6. Biz öncekilere de nice peygamberler göndermiştik. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 7. Onlar kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ediyorlardı. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 8. Biz onlardan daha kuvvetli olanları helâk ettik. Kur’an’da öncekilerin örneği de geçmiştir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 9. Eğer sen onlara Gökleri ve yeri kim yarattı?» diye sorsan elbette Onları çok güçlü ve herşeyi bilen Allah yarattı.» derler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 10. O, yeryüzünü sizin için bir beşik yaptı ve doğru gidesiniz diye orada sizin için yollar meydana getirdi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 11. Allah gökten belli bir ölçüye göre su indirdi. Biz onunla ölü bir memlekete yeniden hayat verdik. İşte siz de kabirlerinizden böyle diriltilip çıkarılacaksınız. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 12. Allah bütün çiftleri yaratmıştır. Sizin için bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etmiştir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 13. Siz onların sırtına binip üzerlerine yerleştiğiniz zaman, Rabbinizin nimetini anarak şöyle diyesiniz Bunları bizim hizmetimize veren Allah’ı tenzih ve tesbih ederiz. Yoksa bizim bunlara gücümüz yetmezdi.» Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 14. Gerçekten biz Rabbimize döneceğiz.» Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 15. Buna rağmen insanlar, Allah’ın kullarından bir kısmını O’nun bir parçası saydılar. Gerçekten de insan apaçık bir nankördür. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 16. Yoksa O, yarattıklarından kendisine kızlar edindi de erkek çocukları size mi seçti? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 17. Onlardan biri Rahman olan Allah’a isnad ettiği kız çocuğu ile müjdelendiği zaman yüzü simsiyah kesilir de öfkesinden yutkunur durur. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 18. Yoksa onlar, süs ve zinet içerisinde yetiştirilip de mücadelede erkek gibi kendisini savunmaya açık olmayan kızları mı O’na isnad ediyorlar? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 19. Onlar Rahman olan Allah’ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Onlar meleklerin yaratılışını gördüler mi? Onların şahitlikleri yazılacak ve onlar sorguya çekileceklerdir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 20. Onlar Eğer Rahman olan, Allah dileseydi, biz o meleklere tapmazdık.» dediler. Onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 21. Yoksa biz kendilerine bundan önce bir kitap verdik de onlar, ona mı sarılıyorlar? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 22. Hayır, onlar sadece Biz babalarımızı bu din üzerinde bulduk, biz de onların izinde gidiyoruz.» dediler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 23. Ey Muhammed! Yine böyle biz senden önce de hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek, mutlaka oranın şımarık varlıklı kimseleri Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız.» dediler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 24. Gönderilen uyarıcı; Eğer size babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmişsem de mi bana uymazsınız?» deyince, onlar Gerçekten biz sizin tebliğ için gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz.» dediler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 25. Biz de onlardan intikam aldık. Bak peygamberleri yalanlayanların sonu nasıl oldu! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 26. Hani İbrahim babasına ve kavmine Gerçekten ben sizin taptığınız şeylerden uzağım. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 27. Ben ancak beni yaratana taparım. Şüphesiz ki O, beni doğru yola iletecektir.» dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 28. İbrahim, bu sözü, ardından gelecek olanlara devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı ki, onlar doğru yola dönsünler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 29. Doğrusu ben bunları da babalarını da kendilerine hak olan kitap ve gerçeği açıklayan bir peygamber gelinceye kadar faydalandırıp geçindirdim. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 30. Kendilerine hak geldiği zaman onlar Bu bir büyüdür doğrusu biz onu tanımıyoruz.» dediler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 31. Yine Onlar Bu Kur’an, şu iki şehirden bir büyük adama indirilmeli değil miydi?» dediler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 32. Ey Muhammed! Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz taksim ettik. Birbirlerine işlerini gördürsünler diye biz onların bir kısmını diğerlerinden derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 33. Eğer insanlar küfre sapan bir ümmet haline gelmeyecek olsalardı, biz O Rahman olan Allah’ı inkâr eden kimselerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine çıkacakları merdivenler yapardık. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 34. Onların evleri için gümüşten kapılar, üzerine yaslanacakları koltuklar yapardık. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 35. Daha nice altın ziynetler verirdik. Çünkü bunların bizce hiçbir kıymeti yoktur. Bütün bunlar dünya hayatının geçici menfaatinden başka bir şey değildir. Ahiret ise Rabbin katında takva sahipleri içindir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 36. Her kim Rahman olan Allah’ın zikrinden yüz çevirirse biz ona bir şeytan musallat ederiz. Artık o şeytan onun yakın dostudur. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 37. Şüphesiz ki bu şeytanlar onları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 38. Nihayet kıyamet günü bize gelince, arkadaşına Keşke seninle benim aramda doğu ile batı arasındaki kadar bir uzaklık olsaydı. Sen ne kötü arkadaşmışsın!» der. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 39. Onlara Bugün pişmanlık duymanız size hiçbir fayda sağlamayacaktır. Çünkü siz zulmettiniz. Şimdi de hepiniz azapta ortaksınız.» denir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 40. Ey Muhammed! O halde sağırlara sen mi işittireceksin? Yahut körlere ve apaçık bir sapıklık içinde bulunanlara sen mi doğru yolu göstereceksin? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 41. Eğer biz seni onlara azap gelmeden önce alıp götürsek bile onlardan intikam alırız. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 42. Yahut da onlara vaad ettiğimiz azabı sana gösteririz. Çünkü bizim onlara azap etmeye gücümüz yeter. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 43. Öyleyse sen, sana vahyedilen Kur’an’a sarıl. Şüphesiz ki sen doğru bir yol üzerindesin. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 44. Doğrusu o Kur’an, senin için de, kavmin için de bir öğüttür ve siz ondan sorguya çekileceksiniz. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 45. Ey Muhammed! Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize de sor, biz Rahman olan Allah’tan başka kendisine ibadet edilecek ilâhlar yapmış mıyız? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 46. Andolsun ki, biz Musa’yı mucizelerimizle Firavun’a ve ileri gelen adamlarına gönderdik. Musa Ben gerçekten âlemlerin Rabbi olan Allah’ın peygamberiyim.» dedi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 47. Musa onlara mucizelerimizi getirince onlar hemen bu mucizelere gülüverdiler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 48. Bizim onlara gösterdiğimiz her bir mucize diğerinden daha büyüktü. Belki doğru yola dönerler diye biz onları azapla yakaladık. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 49. Onlar azâbı görünce Ey sihirbaz! Sende olan ahdi hürmetine bizim için Rabbine dua et. Biz gerçekten doğru yola gireceğiz.» dediler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 50. Fakat azabı kendilerinden kaldırdığımız zaman hemen sözlerinden dönüverdiler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 51. Firavun kavmine seslenerek dedi ki Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 52. Yoksa ben, nerede ise meramını anlatamayan şu zavallıdan daha hayırlı değil miyim? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 53. Eğer O’nun dediği doğru ise üzerine altın bilezikler atılmalı veya kendisiyle beraber onu tasdik eden melekler gelmeli değil miydi?» Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 54. Firavun kavmini küçümsedi. Onlar da O’na itaat ettiler. Çünkü onlar fâsık bir kavimdi. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 55. Nihayet bizi gazaplandırdıkları zaman onlardan intikam aldık. Hepsini suda boğduk. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 56. Onları sonradan gelecekler için ibret ve örnek kıldık. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 57. Meryem oğlu İsâ bir misal olarak anlatılınca, senin kavmin hemen ondan bir delil bulduklarını sanarak bağrışmaya başladılar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 58. Onlar dediler ki Bizim ilâhlarımız mı daha hayırlıdır, yoksa İsâ mı?» Bu misâli sırf seninle tartışmak için ortaya attılar. Doğrusu onlar çok kavgacı bir topluluktur. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 59. İsâ, ancak kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 60. Eğer biz dileseydik, sizden yeryüzünde yerinize geçecek melekler yaratırdık. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 61. Gerçekten o, İsâ’nın yere inişi kıyâmetin yaklaştığını gösteren bir bilgidir. Sakın kıyâmet hakkında şüpheye düşmeyip, bana uyun, bu doğru yoldur. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 62. Sakın şeytan sizi doğru yoldan alıkoymasın. Gerçekten o sizin için apaçık bir düşmandır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 63. İsâ mucizelerle indiği zaman dedi ki Ben size hikmeti getirdim ve hakkında ihtilâfa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklamak için geldim. O halde Allah’tan korkun ve bana itaat edin. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 64. Gerçekten benim de Rabbim sizin de Rabbiniz Allah’tır. Öyle ise O’na kulluk edin. Bu doğru bir yoldur.» Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 65. Fakat aralarından çıkan gruplar, İsâ hakkında ihtilâfa düştüler. Acı bir günün azâbından dolayı vay zulmedenlerin hâline! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 66. Onlar kendileri farkına varmadan ansızın kıyâmetin başlarına gelmesini mi bekliyorlar? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 67. O gün Allah’tan korkanlar hariç dost olanlar birbirlerine düşmandırlar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 68. 68-69 Allah, takva sahiplerine şöyle nida eder Ey âyetlerimize imân edip müslüman olan kullarım! Bugün size hiçbir korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 69. 68-69 Allah, takva sahiplerine şöyle nida eder Ey âyetlerimize imân edip müslüman olan kullarım! Bugün size hiçbir korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 70. Siz ve eşleriniz cennete girin. Orada ağırlanıp sevindirileceksiniz.» Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 71. Onların etrafında yiyecek ve içecekler altın tepsiler ve kadehlerle dolaştırılır. Orada canların çektiği ve gözlerin hoşlandığı herşey vardır. Siz orada ebedi olarak kalacaksınız. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 72. İşte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 73. Orada sizin için bol bol meyveler vardır. Onlardan yersiniz. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 74. Şüphesiz ki suçlular, cehennem azâbında ebedi olarak kalacaklardır. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 75. Onların azâbı hafifletilmez ve onlar azab içerisinde ümitsizdirler. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 76. Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendileri zâlimler oldular. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 77. Onlar cehennem bekçisine Ey Mâlik! Rabbin artık bizi öldürsün.» diye seslenirler. Mâlik de Siz böylece kalacaksınız.» der. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 78. Andolsun ki biz size hakkı getirdik. Fakat sizin çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 79. Yoksa onlar hakka karşı gelmek için bir iş mi kararlaştırdılar? Biz de onları cezalandırmak için kararlıyız. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 80. Yoksa onlar bizim sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, işitiriz ve yanlarında bulunan elçi meleklerimiz de her yaptıklarını yazıyorlar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 81. Ey Muhammed! de ki Eğer Rahman olan Allah’ın bir çocuğu olsaydı, ona ibâdet edenlerin birincisi ben olurdum.» Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 82. Göklerin ve yerin Rabbi, arşın Rabbi onların nitelendirdikleri şeyden münezzehtir, yücedir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 83. Şimdi sen bırak onları, tehdit edildikleri günlerine kavuşuncaya kadar batıla dalsınlar oynasınlar. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 84. Gökteki ilâh da yerdeki ilâh da O’dur. O hüküm ve hikmet sahibidir herşeyi bilir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 85. Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın şanı yücedir. Kıyâmet saatinin bilgisi de yalnız onun yanındadır. Siz sadece O’na döndürüleceksiniz. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 86. Onların Allah’ı bırakıp da tapdıkları putlar şefaat hakkına sahip değillerdir. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler şefâat edebilir. Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 87. Eğer sen onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette Allah» derler. O halde nasıl haktan çevriliyorlar? Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 88. Peygamberin sözü şu olmuştur Ey Rabbim! Bunlar gerçekten imân etmeyen bir kavimdir.» Mealleri Kıyasla Sayfada Göster 89. Ey Muhammed! Şimdilik sen onlara aldırma ve Size selâm olsun.» de. Onlar yakında bilecekler! Mealleri Kıyasla Sayfada Göster إِنَّا جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ İnna cealnahü kur’anen rabiyyel lealleküm ta’kılun Kelime Okunuşu Anlamı Kökü جَعَلْنَاهُ ceǎlnāhu onu yaptık قُرْانًا ḳur’ānen bir Kur’an عَرَبِيًّا ǎrabiyyen Arapça لَعَلَّكُمْ leǎllekum umulur ki تَعْقِلُونَ teǎ’ḳilūne düşünüp anlarsınız Abdulbaki Gölpınarlı Abdulbaki Gölpınarlı Şüphe yok ki biz, akıl edesiniz, anlayasınız diye Kur’ân’ı Arap diliyle meydana getirdik. Abdullah Parlıyan Abdullah Parlıyan O’nu düşünüp kavrayabilmeniz için, Arapça bir kitap olarak indirdik. Adem Uğur Adem Uğur Biz, anlayıp düşünmeniz için onu Arapça bir Kur’an kıldık. Ahmed Hulusi Ahmed Hulusi Kesinlikle biz Onu Arapça bir Kur’ân olarak meydana getirdik, tâ ki anlayıp aklınızı kullanarak değerlendiresiniz! Ahmet Varol Ahmet Varol Olur ki akıl edersiniz diye onu Arapça bir Kur’an kıldık. Ali Bulaç Ali Bulaç Gerçekten Biz onu, belki aklınızı kullanırsınız diye Arapça bir Kur’an kıldık. Ali Fikri Yavuz Ali Fikri Yavuz Biz onu, anlayasınız diye, Arabca bir Kur’an yaptık. Bayraktar Bayraklı Bayraktar Bayraklı Biz, anlayasınız diye onu Arapça bir Kur`ân yaptık. Bekir Sadak Bekir Sadak 2-3 Apacik Kitap’a and olsun ki, akledesiniz diye Kuran’i arapca okunan bir Kitap kilmisizdir. Celal Yıldırım Celal Yıldırım Biz, aklınızı kullanırsınız diye Arapça bir Kur’ân indirdik. Cemal Külünkoğlu Cemal Külünkoğlu 2-3 Gerçekleri apaçık gösteren Kitab`a andolsun ki, aklınızı kullanarak iyice anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur`an yaptık. Diyanet İşleri Diyanet İşleri 2-3 Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık. Diyanet Vakfı Diyanet Vakfı 2-3 Apaçık Kitab’a andolsun ki biz, anlayıp düşünmeniz için onu Arapça bir Kur’an kıldık. Edip Yüksel Edip Yüksel Anlamanız için onu kusursuz bir dile sahip bir Kuran yaptık. Elmalılı Hamdi Yazır Elmalılı Hamdi Yazır 2-3 Apaçık kitaba andolsun ki biz onu iyice anlayasınız diye Arapça bir Kur’an yaptık. Fizil-al il Kuran Fizil-al il Kuran Düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur’an yaptık. Gültekin Onan Gültekin Onan Gerçekten biz onu Arapça bir Kuran kıldık ki akledesiniz. Harun Yıldırım Harun Yıldırım Gerçekten Biz onu, belki aklınızı kullanırsınız diye Arapça bir Kur’an kıldık. Hasan Basri Çantay Hasan Basri Çantay Hakıykat biz onu, Onun manâlarını anlayasınız diye, Arabca bir Kur’an yapdık. Hayrat Neşriyat Hayrat Neşriyat 2-3 Apaçık beyân eden Kitâb`a and olsun ki, şübhesiz biz, anlayıp akıl erdiresiniz diye onu Arabca bir Kur`ân kıldık. İbn-i Kesir İbn-i Kesir Düşünüp anlayasınız diye gerçekten Biz, onu arabça bir Kur’an kılmışızdır İlyas Yorulmaz İlyas Yorulmaz Biz o kitabı Arapça bir Kur’an olarak indirdik. Umulur ki akledersiniz. İskender Ali Mihr İskender Ali Mihr Muhakkak ki Biz, O’nu Arapça Kur’ân kıldık. Umulur ki böylece akıl edersiniz. Kadri Çelik Kadri Çelik Gerçekten biz onu, belki aklınızı kullanırsınız diye Arapça bir Kur’an kıldık. Muhammed Esed Muhammed Esed Onu, düşünüp kavrayabilmeniz için Arapça bir hitabe yaptık. Mustafa İslamoğlu Mustafa İslamoğlu Ki zaten Biz, onu anlayabilesiniz diye Arapça bir hitap kıldık. Ömer Nasuhi Bilmen Ömer Nasuhi Bilmen Muhakkak Biz onu bir Arapça Kur’an kıldık, umulur ki, siz akıl erdirirsiniz. Ömer Öngüt Ömer Öngüt Muhakkak ki biz onu düşünüp anlayasınız diye Arapça bir Kur’an kılmışızdır. Sadık Türkmen Sadık Türkmen Biz onu, Arapça anladıkları dilde bir Kur’an kıldık/yaptık. Aklınızı kullanasınız diye! Seyyid Kutub Seyyid Kutub Düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur’an yaptık. Suat Yıldırım Suat Yıldırım Biz düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur’ân olarak indirdik. Süleyman Ateş Süleyman Ateş Biz, düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur’ân yaptık. Şaban Piriş Şaban Piriş Biz onu anlayasınız diye Arapça okuma/Kur’an kıldık. Tefhim-ul Kur'an Tefhim-ul Kur'an Gerçekten biz onu, belki aklınızı kullanırsınız diye Arapça bir Kur’an kıldık. Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Nuri Öztürk Biz onu akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an yaptık. Yusuf Ali İngilizce Yusuf Ali İngilizce We have made it a Qur´an in Arabic, that ye may be able to understand and learn wisdom. Zuhruf Suresi, Mekke döneminde inmiştir. 89 âyettir. Sûre, adını 35. âyette geçen “Zuhruf ” kelimesinden almaktadır. Zuhruf; yaldız, mücevher, dünya hayatının geçici menfaati anlamlarına gelir. Sûrede başlıca tevhit, iman ve vahyin getirdiği hakikatler ile insanların bu hakikatlere ters düşecek şekilde sırf geçici dünya menfaatlerine bağlanarak sergiledikleri çelişki vurgulanmakta, batıla karşı çıkan ve hakkı tutan şahsiyetler olarak İbrahim, Mûsâ ve İsa Peygamberlerden söz Suresi Arapça OkuZuhruf Suresi Arapça DinleZuhruf Suresi Türkçe OkuZuhruf Suresi Türkçe Meali OkuZuhruf Suresi Türkçe Meali DinleZuhruf Suresi KonusuZuhruf Suresi NuzülZuhruf Suresi FaziletiZuhruf Suresi Hakkında Sıkça Sorulan SorularZuhruf Suresi TefsiriZuhruf Suresi HakkındaZuhruf Suresi Arapça OkuZuhruf Suresi Arapça yazılı olarak okumak için lütfen sayfayı aşağı Suresi Arapça 1. Sayfaبِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِحٰمٓۜ١وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ٢اِنَّا جَعَلْنَاهُ قُرْءٰناً عَرَبِياًّ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَۚ٣وَاِنَّهُ ف۪ٓي اُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَا لَعَلِيٌّ حَك۪يمٌۜ٤اَفَنَضْرِبُ عَنْكُمُ الذِّكْرَ صَفْحاً اَنْ كُنْتُمْ قَوْماً مُسْرِف۪ينَ٥وَكَمْ اَرْسَلْنَا مِنْ نَبِيٍّ فِي الْاَوَّل۪ينَ٦وَمَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ نَبِيٍّ اِلَّا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ٧فَاَهْلَكْـنَٓا اَشَدَّ مِنْهُمْ بَطْشاً وَمَضٰى مَثَلُ الْاَوَّل۪ينَ٨وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ خَلَقَهُنَّ الْعَز۪يزُ الْعَل۪يمُۙ٩اَلَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ مَهْداً وَجَعَلَ لَكُمْ ف۪يهَا سُبُلاً لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَۚ١٠Zuhruf Suresi Arapça 2. Sayfaوَالَّذ۪ي نَزَّلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً بِقَدَرٍۚ فَاَنْشَرْنَا بِه۪ بَلْدَةً مَيْتاًۚ كَذٰلِكَ تُخْرَجُونَ١١وَالَّذ۪ي خَلَقَ الْاَزْوَاجَ كُلَّهَا وَجَعَلَ لَكُمْ مِنَ الْفُلْكِ وَالْاَنْعَامِ مَا تَرْكَبُونَۙ١٢لِتَسْتَوُ۫ا عَلٰى ظُهُورِه۪ ثُمَّ تَذْكُرُوا نِعْمَةَ رَبِّكُمْ اِذَا اسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ وَتَقُولُوا سُبْحَانَ الَّذ۪ي سَخَّرَ لَنَا هٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِن۪ينَۙ١٣وَاِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا لَمُنْقَلِبُونَ١٤وَجَعَلُوا لَهُ مِنْ عِبَادِه۪ جُزْءاًۜ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَكَفُورٌ مُب۪ينٌۜ١٥اَمِ اتَّخَذَ مِمَّا يَخْلُقُ بَنَاتٍ وَاَصْفٰيكُمْ بِالْبَن۪ينَ۟١٦وَاِذَا بُشِّرَ اَحَدُهُمْ بِمَا ضَرَبَ لِلرَّحْمٰنِ مَثَلاً ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَداًّ وَهُوَ كَظ۪يمٌ١٧اَوَمَنْ يُنَشَّؤُ۬ا فِي الْحِلْيَةِ وَهُوَ فِي الْخِصَامِ غَيْرُ مُب۪ينٍ١٨وَجَعَلُوا الْمَلٰٓئِكَةَ الَّذ۪ينَ هُمْ عِبَادُ الرَّحْمٰنِ اِنَاثاًۜ اَشَهِدُوا خَلْقَهُمْۜ سَتُكْتَبُ شَهَادَتُهُمْ وَيُسْـَٔلُونَ١٩وَقَالُوا لَوْ شَٓاءَ الرَّحْمٰنُ مَا عَبَدْنَاهُمْۜ مَا لَهُمْ بِذٰلِكَ مِنْ عِلْمٍۗ اِنْ هُمْ اِلَّا يَخْرُصُونَۜ٢٠اَمْ اٰتَيْنَاهُمْ كِتَاباً مِنْ قَبْلِه۪ فَهُمْ بِه۪ مُسْتَمْسِكُونَ٢١بَلْ قَالُٓوا اِنَّا وَجَدْنَٓا اٰبَٓاءَنَا عَلٰٓى اُمَّةٍ وَاِنَّا عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ مُهْتَدُونَ٢٢Zuhruf Suresi Arapça 3. Sayfaوَكَذٰلِكَ مَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ ف۪ي قَرْيَةٍ مِنْ نَذ۪يرٍ اِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَٓاۙ اِنَّا وَجَدْنَٓا اٰبَٓاءَنَا عَلٰٓى اُمَّةٍ وَاِنَّا عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ مُقْتَدُونَ٢٣قَالَ اَوَلَوْ جِئْتُكُمْ بِاَهْدٰى مِمَّا وَجَدْتُمْ عَلَيْهِ اٰبَٓاءَكُمْۜ قَالُٓوا اِنَّا بِمَٓا اُرْسِلْتُمْ بِه۪ كَافِرُونَ٢٤فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّب۪ينَ۟٢٥وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ٓ اِنَّن۪ي بَرَٓاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَۙ٢٦اِلَّا الَّذ۪ي فَطَرَن۪ي فَاِنَّهُ سَيَهْد۪ينِ٢٧وَجَعَلَهَا كَلِمَةً بَاقِيَةً ف۪ي عَقِبِه۪ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ٢٨بَلْ مَتَّعْتُ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ وَاٰبَٓاءَهُمْ حَتّٰى جَٓاءَهُمُ الْحَقُّ وَرَسُولٌ مُب۪ينٌ٢٩وَلَمَّا جَٓاءَهُمُ الْحَقُّ قَالُوا هٰذَا سِحْرٌ وَاِنَّا بِه۪ كَافِرُونَ٣٠وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ هٰذَا الْقُرْاٰنُ عَلٰى رَجُلٍ مِنَ الْقَرْيَتَيْنِ عَظ۪يمٍ٣١اَهُمْ يَقْسِمُونَ رَحْمَتَ رَبِّكَۜ نَحْنُ قَسَمْنَا بَيْنَهُمْ مَع۪يشَتَهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَرَفَعْنَا بَعْضَهُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَتَّخِذَ بَعْضُهُمْ بَعْضاً سُخْرِياًّۜ وَرَحْمَتُ رَبِّكَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ٣٢وَلَوْلَٓا اَنْ يَكُونَ النَّاسُ اُمَّةً وَاحِدَةً لَجَعَلْنَا لِمَنْ يَكْفُرُ بِالرَّحْمٰنِ لِبُيُوتِهِمْ سُقُفاً مِنْ فِضَّةٍ وَمَعَارِجَ عَلَيْهَا يَظْهَرُونَۙ٣٣Zuhruf Suresi Arapça 4. Sayfaوَلِبُيُوتِهِمْ اَبْوَاباً وَسُرُراً عَلَيْهَا يَتَّكِؤُ۫نَۙ٣٤وَزُخْرُفاًۜ وَاِنْ كُلُّ ذٰلِكَ لَمَّا مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۜ وَالْاٰخِرَةُ عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُتَّق۪ينَ۟٣٥وَمَنْ يَعْشُ عَنْ ذِكْرِ الرَّحْمٰنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَاناً فَهُوَ لَهُ قَر۪ينٌ٣٦وَاِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ السَّب۪يلِ وَيَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ مُهْتَدُونَ٣٧حَتّٰٓى اِذَا جَٓاءَنَا قَالَ يَا لَيْتَ بَيْن۪ي وَبَيْنَكَ بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ فَبِئْسَ الْقَر۪ينُ٣٨وَلَنْ يَنْفَعَكُمُ الْيَوْمَ اِذْ ظَلَمْتُمْ اَنَّكُمْ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ٣٩اَفَاَنْتَ تُسْمِــعُ الصُّمَّ اَوْ تَهْدِي الْعُمْيَ وَمَنْ كَانَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ٤٠فَاِمَّا نَذْهَبَنَّ بِكَ فَاِنَّا مِنْهُمْ مُنْتَقِمُونَۙ٤١اَوْ نُرِيَنَّكَ الَّذ۪ي وَعَدْنَاهُمْ فَاِنَّا عَلَيْهِمْ مُقْتَدِرُونَ٤٢فَاسْتَمْسِكْ بِالَّـذ۪ٓي اُو۫حِيَ اِلَيْكَۚ اِنَّكَ عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ٤٣وَاِنَّهُ لَذِكْرٌ لَكَ وَلِقَوْمِكَۚ وَسَوْفَ تُسْـَٔلُونَ٤٤وَسْـَٔلْ مَنْ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رُسُلِنَاۗ اَجَعَلْنَا مِنْ دُونِ الرَّحْمٰنِ اٰلِهَةً يُعْبَدُونَ۟٤٥وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مُوسٰى بِاٰيَاتِنَٓا اِلٰى فِرْعَوْنَ وَمَلَا۬ئِه۪ فَقَالَ اِنّ۪ي رَسُولُ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ٤٦فَلَمَّا جَٓاءَهُمْ بِاٰيَاتِنَٓا اِذَا هُمْ مِنْهَا يَضْحَكُونَ٤٧Zuhruf Suresi Arapça 5. Sayfaوَمَا نُر۪يهِمْ مِنْ اٰيَةٍ اِلَّا هِيَ اَكْبَرُ مِنْ اُخْتِهَاۘ وَاَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ٤٨وَقَالُوا يَٓا اَيُّهَ السَّاحِرُ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَ اِنَّـنَا لَمُهْتَدُونَ٤٩فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ اِذَا هُمْ يَنْكُثُونَ٥٠وَنَادٰى فِرْعَوْنُ ف۪ي قَوْمِه۪ قَالَ يَا قَوْمِ اَلَيْسَ ل۪ي مُلْكُ مِصْرَ وَهٰذِهِ الْاَنْهَارُ تَجْر۪ي مِنْ تَحْت۪يۚ اَفَلَا تُبْصِرُونَۜ٥١اَمْ اَنَا۬ خَيْرٌ مِنْ هٰذَا الَّذ۪ي هُوَ مَه۪ينٌ وَلَا يَكَادُ يُب۪ينُ٥٢فَلَوْلَٓا اُلْقِيَ عَلَيْهِ اَسْوِرَةٌ مِنْ ذَهَبٍ اَوْ جَٓاءَ مَعَهُ الْمَلٰٓئِكَةُ مُقْتَرِن۪ينَ٥٣فَاسْتَخَفَّ قَوْمَهُ فَاَطَاعُوهُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْماً فَاسِق۪ينَ٥٤فَلَمَّٓا اٰسَفُونَا انْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَاَغْرَقْنَاهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ٥٥فَجَعَلْنَاهُمْ سَلَفاً وَمَثَلاً لِلْاٰخِر۪ينَ۟٥٦وَلَمَّا ضُرِبَ ابْنُ مَرْيَمَ مَثَلاً اِذَا قَوْمُكَ مِنْهُ يَصِدُّونَ٥٧وَقَالُٓوا ءَاٰلِهَتُنَا خَيْرٌ اَمْ هُوَۜ مَا ضَرَبُوهُ لَكَ اِلَّا جَدَلاًۜ بَلْ هُمْ قَوْمٌ خَصِمُونَ٥٨اِنْ هُوَ اِلَّا عَبْدٌ اَنْعَمْنَا عَلَيْهِ وَجَعَلْنَاهُ مَثَلاً لِبَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪ـلَۜ٥٩وَلَوْ نَشَٓاءُ لَجَعَلْنَا مِنْكُمْ مَلٰٓئِكَةً فِي الْاَرْضِ يَخْلُفُونَ٦٠Zuhruf Suresi Arapça 6. Sayfaوَاِنَّهُ لَعِلْمٌ لِلسَّاعَةِ فَلَا تَمْتَرُنَّ بِهَا وَاتَّبِعُونِۜ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَق۪يمٌ٦١وَلَا يَصُدَّنَّكُمُ الشَّيْطَانُۚ اِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُب۪ينٌ٦٢وَلَمَّا جَٓاءَ ع۪يسٰى بِالْبَيِّنَاتِ قَالَ قَدْ جِئْتُكُمْ بِالْحِكْمَةِ وَلِاُبَيِّنَ لَكُمْ بَعْضَ الَّذ۪ي تَخْتَلِفُونَ ف۪يهِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِ٦٣اِنَّ اللّٰهَ هُوَ رَبّ۪ي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُۜ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَق۪يمٌ٦٤فَاخْتَلَفَ الْاَحْزَابُ مِنْ بَيْنِهِمْۚ فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْ عَذَابِ يَوْمٍ اَل۪يمٍ٦٥هَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّا السَّاعَةَ اَنْ تَأْتِيَهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ٦٦اَلْاَخِلَّٓاءُ يَوْمَئِذٍ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ اِلَّا الْمُتَّق۪ينَۜ‌۟٦٧يَا عِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَلَٓا اَنْتُمْ تَحْزَنُونَۚ٦٨اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاٰيَاتِنَا وَكَانُوا مُسْلِم۪ينَۚ٦٩اُدْخُلُوا الْجَنَّةَ اَنْتُمْ وَاَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ٧٠يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِصِحَافٍ مِنْ ذَهَبٍ وَاَكْوَابٍۚ وَف۪يهَا مَا تَشْتَه۪يهِ الْاَنْفُسُ وَتَلَذُّ الْاَعْيُنُۚ وَاَنْتُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَۚ٧١وَتِلْكَ الْجَنَّةُ الَّت۪ٓي اُو۫رِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ٧٢لَكُمْ ف۪يهَا فَاكِهَةٌ كَث۪يرَةٌ مِنْهَا تَأْكُلُونَ٧٣Zuhruf Suresi Arapça 7. Sayfaاِنَّ الْمُجْرِم۪ينَ ف۪ي عَذَابِ جَهَنَّمَ خَالِدُونَۚ٧٤لَا يُفَتَّرُ عَنْهُمْ وَهُمْ ف۪يهِ مُبْلِسُونَۚ٧٥وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ كَانُوا هُمُ الظَّالِم۪ينَ٧٦وَنَادَوْا يَا مَالِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَۜ قَالَ اِنَّكُمْ مَاكِثُونَ٧٧لَقَدْ جِئْنَاكُمْ بِالْحَقِّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَكُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ٧٨اَمْ اَبْرَمُٓوا اَمْراً فَاِنَّا مُبْرِمُونَۚ٧٩اَمْ يَحْسَبُونَ اَنَّا لَا نَسْمَعُ سِرَّهُمْ وَنَجْوٰيهُمْۜ بَلٰى وَرُسُلُنَا لَدَيْهِمْ يَكْتُبُونَ٨٠قُلْ اِنْ كَانَ لِلرَّحْمٰنِ وَلَدٌۗ فَاَنَا۬ اَوَّلُ الْعَابِد۪ينَ٨١سُبْحَانَ رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ٨٢فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتّٰى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذ۪ي يُوعَدُونَ٨٣وَهُوَ الَّذ۪ي فِي السَّمَٓاءِ اِلٰهٌ وَفِي الْاَرْضِ اِلٰهٌۜ وَهُوَ الْحَك۪يمُ الْعَل۪يمُ٨٤وَتَبَارَكَ الَّذ۪ي لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۚ وَعِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِۚ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ٨٥وَلَا يَمْلِكُ الَّذ۪ينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الشَّفَاعَةَ اِلَّا مَنْ شَهِدَ بِالْحَقِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ٨٦وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَهُمْ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُ فَاَنّٰى يُؤْفَكُونَۙ٨٧وَق۪يلِه۪ يَا رَبِّ اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ قَوْمٌ لَا يُؤْمِنُونَۢ٨٨فَاصْفَحْ عَنْهُمْ وَقُلْ سَلَامٌۜ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ٨٩Zuhruf Suresi Arapça DinleZuhruf Suresi Arapça Dinle, Zuhruf Suresi’ni Abdulbaset Abdussamed’den Arapça dinlemek için lütfen Play ▶️ butonuna Suresi Türkçe OkuZuhruf Suresi Türkçe latin alfabeysiyle yüzünden okumak için lütfen sayfayı aşağı Suresi Türkçe 1. SayfaBismillahir rahmanir kitabil cealnahu kur’anen arabiyyen leallekum ta’ innehu fi ummil kitabi ledeyna le aliyyun fe nadribu ankumuz zikre safhan en kuntum kavmen kem erselna min nebiyin fil ma yetihim min nebiyin illa kanu bihi ehlekna eşedde minhum batşen ve meda meselul le in seeltehum men halakas semavati vel arda le yekulunne halakahunnel azizul cealekumul arda mehden ve cealelekum fiha subulen leallekum Suresi Türkçe 2. SayfaVellezi nezzele mines semai maenbi kader, fe enşerna bihi beldetenmeyten, kezalike halakal ezvace kullehave ceale lekum minel fulki vel enami ma testevu ala zuhurihi summe tezkuru ni’mete rabbikum izesteveytum aleyhi, ve tekulu subhanellezi sehhare lena haza ve ma kunna lehu inna ila rabbina le cealu lehu min ibadihi cuz’a, innel insane le kefurun mimma yahluku benatin ve asfakum bil iza buşşire ehaduhum bi ma darabe lir rahmani meselen zalle vechuhu musvedden ve huve ve men yuneşşeu fil hılyeti ve huve fil hısami gayru cealul melaiketellezine hum ibadur rahmani inasa, e şehidu halkahum, setuktebu şehadetuhum ve yus’ kalu lev şaer rahmanu ma abednahum, ma lehum bi zalike min ilmin in hum illa ateynahum kitaben min kablihi fe hum bihi kalu inna vecedna abaena ala ummetin ve inna ala asarihim Suresi Türkçe 3. SayfaVe kezalike ma erselna min kablike fi karyetin min nezirin illa kale mutrefuha inna vecedna abaena ala ummetin ve inna ala asarihim e ve lev ci’tukum bi ehda mimma vecedtum aleyhi abaekum, kalu inna bi ma ursıltum bihi minhum fanzur keyfe kane akıbetul iz kale ibrahimu li ebihi ve kavmihi inneni beraun mimma ta’ fatarani fe innehu se cealeha kelimeten bakıyeten fi akıbihi leallehum metta’tu haulai ve abaehum hatta caehumul hakku ve resulun lemma cae humul hakku kalu haza sihrun ve inna bihi kalu lev la nuzzile hazel kur’anu ala raculin minel karyeteyni hum yaksimune rahmete rabbik, nahnu kasemna beynehum maişetehum fil hayatid dunyave refa’na ba’dahum fevka ba’dın derecatin li yettehıze ba’duhum ba’dan suhriyya, ve rahmetu rabbike hayrun mimma lev la en yekunen nasu ummeten vahıdeten le cealna limen yekfuru bir rahmani li buyutihim sukufen min fıddatin ve mearice aleyha Suresi Türkçe 4. SayfaVe li buyutihim ebvaben ve sururen aleyha zuhrufa, ve in kullu zalike lemma metaul hayatid dunya, vel ahiretu inde rabbike lil men ya’şu an zikrir rahmani nukayyıd lehu şeytanen fe huve lehu innehum le yasuddunehum anis sebili ve yahsebune ennehum iza caena kale ya leyte beyni ve beyneke bu’del meşrikayni fe bi’sel len yenfeakumul yevme iz zalemtum ennekum fil azabi fe ente tusmius summe ev tehdil umye ve men kane fi dalalin imma nezhebenne bike fe inna minhum nuriyennekellezi vaadnahum fe inna aleyhim billezi uhıye ileyk, inneke ala sıratın innehu le zikrun leke ve li kavmik, ve sevfe tus’ men erselna min kablike min rusulina e cealna min dunir rahmani aliheten yu’ lekad erselna musa bi ayatina ila fir’avne ve melaihi fe kale inni resulu rabbil lemma caehum bi ayatina izahum minha Suresi Türkçe 5. SayfaVe ma nurihim min ayetin illa hiye ekberu min uhtiha ve ehaznahum bil azabi leallehum kalu ya eyyuhes sahırud’u lena rabbeke bima ahide ındeke innena le lemma keşefna an humul azabe iza hum nada fir’avnu fi kavmihi kale ya kavmi e leyse li mulku mısra ve hazihil enharu tecri min tahti, e fe la ene hayrun min hazellezi huve mehinun ve la yekadu lev la ulkıye aleyhi esviretun min zehebin ev cae meahul melaiketu kavmehu fe atauh, innehum kanu kavmen lemma asefunentekamna minhum fe agraknahum cealnahum selefen ve meselen lil lemma duribebnu meryeme meselen iza kavmuke minhu kalu e alihetuna hayrun em huve, ma darebuhu leke illa cedela, bel hum kavmun huve illa abdun en’amna aleyhi ve cealnahu meselen li beni lev neşau le cealna minkum melaiketen fil ardı Suresi Türkçe 6. SayfaVe innehu le ilmun lis saati, fe la temterunne biha vettebiuni, haza sıratun la yasuddennekumuş şeytan, innehu lekum aduvvun lemma cae isa bil beyyinati kale kad ci’tukum bil hikmeti ve li ubeyyine lekum ba’dellezi tahtelifune fih, fettekullahe ve huve rabbi ve rabbukum fa’buduh, haza sıratun ahzabu min beynihim, fe veylun lillezine zalemu min azabi yevmin yenzurune illes saate en te’tiyehum bagteten ve hum la yeş’ ehillau yevme izin ba’duhum li ba’din aduvvun illel ibadi la havfun aleykumul yevme ve la entum amenu bi ayatina ve kanu cennete entum ve ezvacukum tuhberun .Yutafu aleyhim bi sıhafin min zehebin ve ekvab, ve fiha ma teştehihil enfusu ve telezzul a’yun, ve entum fiha tilkel cennetulleti uristumuha bi ma kuntum ta’ fiha fakihetun kesiretun minha te’ Suresi Türkçe 7. Sayfaİnnel mucrimine fi azabi cehenneme yufetteru anhum ve hum fihi ma zalemnahum ve lakin kanu humuz nadev ya maliku li yakdi aleyna rabbuk, kale innekum ci’nakum bil hakkı ve lakinne ekserekum lil hakkı ebremu emren fe inna yahsebune enna la nesmeu sırrehum ve necvahum, bela ve rusuluna ledeyhim in kane lir rahmani veledun fe ena evvelul rabbis semavati vel ardı rabbil arşi amma zerhum yahudu ve yel’abu hatta yulaku yevme humullezi yu’ huvellezi fis semai ilahun ve fil ardı ilah, ve huvel hakimul tebarekellezi lehu mulkus semavati vel’ardı ve ma beynehuma, ve indehu ilmus saah, ve ileyhi la yemlikullezine yed’une min dunihiş şefate illa men şehide bil hakkı ve hum ya’ le in se’eltehum men halakahum le yekulunnallahu fe enna yu’ kilihi ya rabbi inne haulai kavmun la yu’ anhum ve kul selam, fe sevfe ya’ Suresi Türkçe Meali OkuZuhruf Suresi Türkçe Meali okumak için lütfen sayfayı aşağı Suresi Türkçe Meali 1. SayfaRahman ve Rahim olan Allah’ın parlak Kitab’ın kadrini bilin!Doğrusu, Biz onu Arapça olarak okunacak bir Kur’an yaptık ki akıl gerçekten o Bizim nezdimizdeki Ana Kitapta. Çok yüksek, çok haddi aşan bir kavim olduğunuz için, şimdi sizden o öğüdü bertaraf mı edeceğiz bir kenara mı atacağız.Oysa Biz öncekiler arasında nice peygamber hiçbir peygamber gelmiyordu ki, onunla kesinkes için Biz onlardan daha sert pençelileri helak ettik. Kur’an’da öncekilerin misali ki onlara “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan elbette “Onları O çok güçlü ve herşeyi bilen yarattı.” ki, yeryüzünü sizin için bir beşik yaptı ve doğru gidesiniz diye size yollar Suresi Türkçe Meali 2. SayfaO ki bir ölçü ile yukarıdan su indirmekte ve onunla ölü bir beldeye hayat neşretmekteyiz, işte siz de kabirlerinizden öyle O ki bütün çiftleri yarattı ve sizin için gemilerden ve yumuşak hayvanlardan bineceğiniz şeyler sırtlarına kurulasınız sonra üzerlerine yerleştiğinizde Rabbinizin nimetini anıp şöyle diyesiniz “Ne yücedir O Allah ki, bunu bizim hizmetimize vermiş; yoksa biz bunu yanaştıramazdık kendimize boyun eğdiremezdik.Ve muhakkak biz dönüp dolaşıp Rabbimize varacağız.”Böyle iken tuttular kullarından ona bir cüz tasladılar bir kısmını O’nun bir parçası saydılar. Gerçekten insan çok nankör, açık bir O, yaratıp durduğu mahluklarından kendine kızlar edindi de oğullarla imtiyazı size mi verdi?Oysa onlardan biri o Rahman’a fırlattığı mesel yakıştırdığı kız çocuğu ile müjdelendiği zaman yüzü simsiyah kesiliyor da üzüntüsünden yutkunup yutkunup onlar süs içinde yetiştirilip de mücadeleye gelince beceremeyecek olan kız çocuklarını O’na isnad ediyorlar öyle mi?Onlar, Rahman’ın kulları olan melekleri de dişi yaptılar. Yaratılışlarında hazır mı bulundular? Şahitlikleri yazılacak ve sorguya de dediler ki “Rahman dileseydi biz onlara tapmazdık.” Bu hususta onların bir bilgileri yoktur, sadece Biz onlara bundan önce bir kitap vermişiz de ona mı Hayır, şöyle dediler “Bizler atalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerince giderek murada ereriz.”Zuhruf Suresi Türkçe Meali 3. SayfaYine böyle senden önce hangi memlekette bir uyarıcı gönderdikse, onun refah içindeki takımı demişti ki “Bizler atalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız.”Uyarıcı “Size atalarınızı üzerinde bulduğunuzdan daha doğrusunu getirdimse de mi?” deyince, onlar “Biz sizin gönderildiğiniz şeylere inanmıyoruz” üzerine Biz de onlardan intikamını aldık. Bak o yalan söylüyorsun diyenlerin sonu nasıl oldu?Bir vakit İbrahim, babasına ve kavmine “Haberiniz olsun, ben o sizin taptıklarınızdan beni yaratan başka. O beni doğru yola iletecektir.” bu sözü, soyu arkasında kalan bir kelime yaptı ki, tevhide bunları ve atalarını kendilerine hak ve apaçık anlatan bir peygamber gelinceye kadar faydalandırıp da kendilerine hak gelince “Bu bir sihirdir, biz buna inanmayız.” “Ne olurdu şu Kur’an iki şehirden Mekke, Taif bir büyük adama indirilseydi?” rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Onların dünya hayatındaki geçimlerini aralarında Biz taksim ettik. Bir kısmını diğerinin üstüne çıkardık ki derecelerle bazısı bazısını tutsun çalıştırsın. Rabbinin rahmeti ise onların toplayıp biriktirdiklerinden daha insanlar hep küfre sapacak bir ümmet olacak olmasaydı. Biz o Rahman’ı inkar eden kimselerin evlerine muhakkak gümüşten tavanlar ve üzerlerinde çıkacakları asansörler Suresi Türkçe Meali 4. Sayfa34-35 Odalarına kapılar; üzerlerine kurulacakları koltuklar, kanepeler, altın’dan süsler yapardık. Doğrusu bütün bunlar dünya hayatının geçici metaı; ahiret ise Rabbin katında takva sahipleri içindir.34-35 Odalarına kapılar; üzerlerine kurulacakları koltuklar, kanepeler, altın’dan süsler yapardık. Doğrusu bütün bunlar dünya hayatının geçici metaı; ahiret ise Rabbin katında takva sahipleri kim Rahman’ın zikrinden Kur’an’dan körlük edip görmemezlikten gelirse Biz ona bir şeytan sardırırız musallat ederiz, artık o ona arkadaş onlar şeytanlar onları yoldan çıkarırlar, onlar ise onları doğru Bize geldiği zaman “Ah! Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı; sen ne kötü arkadaşmışsın!” söylemek bu gün size hiç de fayda vermez, çünkü zulmettiniz, hepiniz azapta halde sağırlara sen mi işittireceksin? Yahut körlere? Apaçık bir sapıklık içinde bulunanlara sen mi doğru yolu göstereceksin?Şu halde şayet Biz seni alıp götürürsek hayatını sona erdirsek, elbette onlardan intikam onlara yaptığımız tehdidi sana gösterirsek! Şüphesiz Biz onlara bunu yapmaya da muktedirizSen hemen o sana vahyedilene tutun! Muhakkak ki sen doğru bir yol muhakkak ki o Kur’an hem senin için, hem kavmin için bir şereftir ve ileride bundan önce gönderdiğimiz peygamberlerimize de sor Biz Rahman’dan başka ibadet olunacak ilahlar yapmış mıyız?Andolsun ki, Musa’yı mucizelerimizle Firavun’a ve topluluğuna gönderdik. Musa vardı “Haberiniz olsun ben bütün alemlerin Rabbinin peygamberiyim.” böyle mucizelerimizle vardığında, onlar hemen bu mucizelere Suresi Türkçe Meali 5. SayfaOnlara gösterdiğimiz her bir mucize diğerinden daha büyüktü. Belki vazgeçerler diye tuttuk onları azaba çektikBu halde iken bile diyorlardı ki “Ey sihirbaz, sende olan ahdi hürmetine bizim için Rabbine dua et. Çünkü biz artık yola geleceğiz.”Bunun üzerine kendilerinden azabı açtığımızda hemen kavminin içinde bağırıp şöyle dedi “Ey kavmim! Mısır kırallığı ve benim altımdan akan şu nehirler benim değil mi? Artık gözünüzü açsanıza!Yoksa ben şundan daha hayırlı değil miyim ki, o hem zavallı hem de meramını o dediği gibi ise, üzerine altın bilezikler atılsa ya, veya yanında melekler dizilse gelse ya!”Bu şekilde Firavun kavmini küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler, çünkü dinden çıkmış günahkar bir kavim Bizi gazaplandırdıkları zaman Biz de kendilerinden intikam aldık, hepsini birden onları sonrakiler için hem bir ibret, hem de bir örnek oğlu İsa bir misal olarak ortaya atıldığında kavmin hemen ondan çığrıştılar“Bizim ilahlarımız mı daha hayırlı, yoksa o mu?” dediler. Bunu sana sadece bir tartışma olsun diye fırlattılar ortaya attılar. Doğrusu onlar çok kavgacı bir o İsa kendisine nimet verdiğimiz ve İsrail oğullarına örnek kıldığımız halis bir sizden yeryüzünde yerinize geçecek melekler Suresi Türkçe Meali 6. SayfaGerçekten o İsa saat için bir ilimdir kıyametin yaklaştığını gösteren bir bilgidir. Onun için sakın kıyametin geleceğinden şüpheye düşmeyin de bana uyun, işte tek doğru yol ancak sakın sizi şeytan çelmesin; çünkü o size açık bir da açık mucizelerle geldiği vakit şöyle dedi “Ben size hikmet ve anlaşmazlığa düştüğünüz şeylerin bir bölümünü açıklamak üzere geldim. Onun için Allah’tan korkun ve bana itaat olsun Allah benim Rabbim, sizin de Rabbiniz ancak O’dur. Onun için hep O’na ibadet edin! İşte bu tek doğru yoldur.”Sonra o gruplar kendi aralarında İsa hakkında ihtilafa düştüler. Onun için acı bir günün azabından dolayı vay o zulmedenlerin haline!Hep kıyamete, hiç farkında değillerken onun ansızın başlarına gelivermesine gün Allah’tan korkanlar hariç dostlar, birbirlerine Benim kullarım! Bugün size hiç korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz ayetlerime iman edip de samimi müslüman olan kullarım!Girin cennete siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluklar içinde!”Altından tepsiler ve sürahiler ile üzerlerine dönülür dolaşılır. Nefislerin hoşlanacağı, gözlerin lezzet alacağı şeyler hep oradadır. Ve siz orada ebedi bu, sizin yaptığınız ameller sebebiyle mirasçı kılındığınız cennet!Orada sizin için bir çok meyveler vardır, onlardan Suresi Türkçe Meali 7. SayfaHaberiniz olsun ki suçlular cehennem azabında ebediyyen o azap gevşetilmez ve onlar onun içinde her ümidi onlara zulmetmemişizdir, fakat kendileri zalim şöyle bağrışmaktadırlar “Ey Malik, Rabbin bizi yok edip işimizi bitiriversin!” O da der ki “Siz her zaman burada duracaksınız.”Andolsun ki Biz, size gerçeği gönderdik; fakat çoğunuz gerçekten sıkı mı büktüler, fakat işte sıkı büken onların sırlarını ve fısıltılarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, işitiriz; hem de yanlarında elçilerimiz vardır, ki “Rahman’ın bir oğlu olsaydı, ben ona tapanların ilki olurdum.”Münezzehtir, yücedir o göklerin ve yerin Rabbi, Arş’ın Rabbi onların bırak onları dalsınlar, oynaya dursunlar, va’dolunduklan günleri gelip çatasıya kadar!O gökte de ilah, yerde de ilahtır. Hikmet sahibi O’dur, herşeyi bilen O’ O ne yücedir ki, göklerin, yerin ve aralarındakilerin hükümranlığı O’nundur. Kıyamete dair bilgi de O’nun yanındadır. Ve hep döndürülüp O’na başka yalvarıp durdukları şeyler şefaat de edemezler; ancak bilerek gerçeğe şahitlik eden kimseler başka !Andolsun ki, onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette “Allah” derler. O halde haktan nasıl peygamberin “Ey Rabbim, bunlar muhakkak imana gelmez bir kavimdir.” demesi hakkı için söylerim kiŞimdi sen onlardan vazgeç de “Selam!” de! Artık ilerde Suresi Türkçe Meali DinleZuhruf Suresi Türkçe Meali Dinle, Zuhruf Suresi Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN’in Türkçe Mealini, Ahmet DENİZ’den dinlemek için lütfen Play ▶️ butonuna Suresi KonusuZuhruf Suresi konusu, Asıl konu Kur’ân-ı Kerîm’in mûcize olma niteliğinden yola çıkarak Hz. Peygamber’in gerçek peygamber, tebliğ ettiği dinin de hak din olduğunu kanıtlamaktır. Bu ana konu çerçevesinde münasebet düştükçe şirkin çelişkilerle dolu bir inanç biçimi olduğuna, daha önce gelip geçmiş milletlerin hak din karşısındaki tavırlarına göre aldıkları sonuca, dünya ve âhiret nimetlerinin mukayesesine, ebedî olanın geçici olana tercih edilmesi gereğine işaret edilmiş, dikkat Suresi NuzülSûre Mekke’de, geliş sırası bakımından Şûrâ’dan sonra, Duhân’dan önce vahyedilmiştir. 45. âyetin Hz. Peygamber’in miracında Kudüs’te Mescid-i Aksâ’da nâzil olduğuna dair bir rivayet varsa da bu, sûrenin Mekkî niteliğini değiştirmez; çünkü tefsirciler hicretten önce nâzil olan bütün sûrelere Mekkî Suresi FaziletiZuhruf Suresi fazileti,Zuhruf Suresi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Zuhruf Suresi Kur’an-ı Kerim’de kaçıncı sayfadadır?Zuhruf Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 488. sayfada başlar, 494. sayfada biter. Zuhruf Suresi kaç ayettir?Zuhruf Suresi, 89 ayetten oluşur. Zuhruf Suresi hangi cüzde yer alır?Zuhruf Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 25. cüzde yer alır. Zuhruf Suresi kaç sayfadır?Zuhruf Suresi, Kur’an-ı Kerim’de toplam 7 sayfa içinde yer Suresi TefsiriKur’an Yolu Tefsiri kitabından Zuhruf Suresi Tefsiri Suresi 1. Ayet Tefsiri“Ayrılmış, tek başına harfler” mânasındaki “hurûf-ı mukattaa” hakkında, ikinci sûrenin başında gerekli bilgi verilmiştir. Burada alfabeden iki harfin zikredilerek sûreye giriş yapılmasının şöyle bir özel hikmetinden söz edilebilir Kur’an Arapça’dır, sizin konuştuğunuz Arapça nasıl hâ, mîm gibi harflerden oluşuyorsa bu da o harflerden oluşturulmuştur. Onu anlamanız ve üzerinde düşünerek, aynı harflerden benzerini yapmayı deneyerek eşsizliğini kabul etmeniz için hiçbir engel yoktur. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 765Zuhruf Suresi 2-3. Ayet TefsiriKur’an’la ilgili gerçekleri bildirmek üzere söze başlanırken yine Kur’an’a yemin edilmesi, onun eşsizliğini, önemini ve ilâhî kaynaklı olduğunu anlamak için kendisinden başka bir şâhide ve delile ihtiyaç bulunmadığına işaret yazıldığı için bir kitaptır; fakat onun okunması, yazılmasına bağlı değildir. Kur’an nâzil olduğu günden beri yalnızca yazı bilenler tarafından değil, okuyup yazma bilmeyenler tarafından da ezberlenmiş ve okunmuştur; o yazılsın yazılmasın daima “okunan” bir kitaptır. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 765-766Zuhruf Suresi 4. Ayet TefsiriKur’an levh-i mahfûz denilen “korunmuş bir kaynak”tan gelmiştir; o yücedir ve hikmetlerle doludur. Levh-i mahfûz terkibine “Allah’ın ilmi” mânasını verenler de olmuştur. Buna göre mâna şöyle olur Kur’an Allah’ın yüce ve hikmetlerle dolu ilminden gelmiştir, onun vahiy yoluyla bir yansımasıdır. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 766Zuhruf Suresi 5. Ayet Tefsiriİnsanlar her zaman ellerinde bulunanın kıymetini bilmeyebilirler; bu yüzden değerli şeyleri saçıp savururlar, onlardan gerektiği gibi istifade edemezler. Kur’an da çok değerli bir nimettir; insanlar onun kıymetini bilmeseler, ondan uzak dursalar bile peygamberin ve ümmetin vazifelileri onunla insanları uyarmaktır; Kur’an’ın değerini, vazgeçilemezliğini onlara anlatmaktır. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 766Zuhruf Suresi 6-8. Ayet TefsiriBundan sonraki âyetlerde putperestliğin anlamsızlığı ve çelişkileri, bir Allah’tan başka tanrı olmadığı, peygamberin söylediklerinin doğru olduğu konuları, müşriklerle tartışma üslûbu içinde verilecektir. Hz. Peygamber onlarla tartışırken üzülmesin, kendine kusur bulmasın ve gönül rahatlığı içinde tebliğ görevini yerine getirsin diye geçmiş ümmetler ile peygamberleri arasındaki benzer ilişkiler hatırlatılmaktadır.“Gelip geçenlerin örnek hikâyeleri Kur’an’da daha önce de anlatılmıştır” diye tercüme ettiğimiz kısmı, “Öncekilerden nice benzerleri tarihe karışmıştır” şeklinde çevirmek de mümkündür. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 767Zuhruf Suresi 9. Ayet TefsiriHz. Peygamber’in muhatabı olan müşrik Araplar taptıkları putları, bütün nitelikleri bakımından Allah’a eş ve eşit tutmuyorlardı; meselâ yaratma fiilinin Allah’a mahsus olduğunu, bu kâinatı ancak büyük bir güce ve bilgiye sahip bir varlığın yaratabileceğini biliyor ve itiraf ediyorlardı. Onlara göre putların işi iyiliği elde etmek, kötülüklerden korunmak için kendileri ile Allah arasında aracı olmak ve onları Allah’a yaklaştırmaktı; putlara bunun için tapınıyorlardı Yûnus 10/18; Zümer39/3. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 769Zuhruf Suresi 10. Ayet TefsiriBu âyetten itibaren müşriklerin düşüncelerindeki çelişkilere, inançlarındaki temelsizliğe dikkat çekilmekte ve dolaylı olarak kendileri tevhide davet döşek kılınmasından maksat üzerinde yürümeye, çalışmaya ve istirahat etmeye; yani yaşamaya uygun bir şekilde olmasıdır. Yolların yaratılmasına iki mâna verilmiştir a Dünyanın bir yerinden diğer yerine ulaşmayı mümkün kılacak vadilerin, düzlüklerin, geçitlerin yani üzerinde yürümeye ve yol açmaya müsait arazinin yaratılması. Bu yorum, “yollar” diye çevirdiğimiz sübül kelimesinin birinci mânasını esas almaktadır. b Kelimenin ikinci vesîle, çare mânasına göre yaratılanyollardan maksat, insanların çeşitli ihtiyaçlarını giderecek imkânların yaratılmasıdır. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 769-770Zuhruf Suresi 11. Ayet TefsiriGökten ölçülü olarak su indiren de O’dur. Bununla ölü bir beldeye yeniden hayat veririz. İşte siz de böyle diriltilip çıkarılacaksınız. Kaynak Zuhruf Suresi 12. Ayet TefsiriBütün çiftleri yaratan, bineceğiniz gemileri ve hayvanları var eden de O’dur. Kaynak Zuhruf Suresi 13. Ayet TefsiriHayvanlardan binme, yük taşıma, bekçilik, tarla ve harman sürme gibi işlerde yararlanabilmek için onların ehlîleşme kabiliyetlerinin olması şarttır. Eğer yüce yaratıcı hayvanlara bu kabiliyeti vermeseydi, zikredilen hizmetlerinden istifade etmek mümkün olmazdı. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 770Zuhruf Suresi 14. Ayet TefsiriVar etti ki, sırtlarına binesiniz, üzerine yerleştiğinizde rabbinizin nimetini hatırlayasınız ve şöyle diyesiniz “Bunu bize boyun eğdiren Allah noksanlardan münezzehtir, yoksa biz buna güç yetiremezdik! Ve biz kuşkusuz rabbimize geri döneceğiz.” Kaynak Zuhruf Suresi 15-18. Ayet TefsiriMüşrik Araplar kız çocuklarını istemedikleri, onları doğru dürüst insan saymadıkları, savaşa dayanıklı olmadıkları ve ömürlerini güzel görünmek için süslenmekle geçirdikleri gerekçesiyle onları hor gördükleri halde hem meleklerin hem de Allah’a ortak kıldıkları putların dişi olduklarına inanır, ayrıca bu dişi putları Allah’ın kızları olarak kabul ederlerdi. Çocuk ana babanın vücudundan bir parça gibidir; yapı olarak onların özelliklerine sahiptir. Eğer putlar Allah’ın kızları ise ya bunların eksik ve değersiz olmamaları gerekirdi, ya da –eksik, değersiz iseler– Allah’ın çocuğu parçası olamazlardı. Burada işte bu çelişkiye dikkat çekilmektedir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 770Zuhruf Suresi 19. Ayet Tefsiri“Rahmânın kulları” tamlamasındaki kulları kelimesinin metindeki karşılığı, kul mânasındaki abdin çoğulu olan ibâddır. Kelime, “yanında, katında” mânasındaki “inde” şeklinde de okunmuştur. Buna göre meleklerin Tanrı katında olmaları onların şeref, mevki ve Allah’a olan yakınlıklarını ifade etmektedir.“Yaratılışlarına tanık mı oldular?” cümlesi bilgi teorisi bakımından oldukça önemlidir. Kur’an’ın bilgi anlayışına göre madde âlemine ait varlıkların bilgisi tanıklıkla gözlem ve deney elde edilir. Melekler ise madde âlemine dahil olmayan varlıklardır, insanlar onlar hakkında gözleme dayalı bilgi sahibi olamazlar. Bilmek için geriye kalan yol vahiydir; ya ona inanılacaktır ya da karanlıkta taş atarcasına isabetsiz sözler söylenmiş, aslı olmayan şeylere inanılmış olacaktır. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 770Zuhruf Suresi 20-22. Ayet TefsiriAkıl ve duyu organları yoluyla bilinmesi mümkün olmayan bir varlık alanı da Allah’ın zâtı ve sıfatlarıdır. Allah’ın dilemesinin meşîetinin nasıl işlediğini ancak Allah bilir ve bildirir. O’ndan alınan bir bilgiye vahye, kitaba dayanmadan “O isteseydi biz putlara tapmazdık, şöyle veya böyle yapardık” demek, bilmeden konuşmaya örnek olmanın ötesinde bir anlam âyetin ortaya koyduğu gerçek evrenseldir; tarihte ve günümüzde inanç ve kanaatlerin büyük bir kısmı taklide dayanır. Burada taklitten maksat, kanıt aramadan, aklını işletmeden, şüphe ve test etmeden bir otoritenin söylediklerini kabul etmek ve ona inanmaktır. Müşrik Araplar da Allah, din, putlar ve melekler gibi konulardaki bilgilerini vahiy, akıl, gözlem gibi muteber bilgi kaynaklarına değil, taklide dayandırıyorlardı. 3-28. Peygamberi inkâr etmek, onun tebliğini engellemeye çalışmak yalnızca son peygamberin mâruz kaldığı bir tepki değildir; hak dinden uzaklaşmış, şirki bir kültür mirası olarak içselleştirmiş bütün topluluklar peygamberlerine karşı bu tepkiyi göstermişlerdir. Bunun tipik bir örneği de Peygamber efendimizin hem soyundan geldiği hem de onun nesilden nesile miras bıraktığı tevhit bayrağının en kâmil mânada taşıyıcısı olduğu Hz. İbrâhim ve kavmidir. 28. âyeti, Allah’ı özne yaparak “Allah tevhid ilkesini İbrâhim’in soyundan gelenler içinde devam ettirdi” şeklinde anlayanlar da olmuştur. Hz. İbrâhim’in nesline vasiyetinden söz eden âyet bizim meâldeki tercihimizi teyit etmektedir Bakara 2/132. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 770-771Zuhruf Suresi 23. Ayet TefsiriAynı şekilde senden önce de hiçbir topluluğa bir uyarıcı göndermedik ki, topluluğun zevku sefâya dalmış kesimi şöyle demiş olmasınlar “Biz atalarımızı bir inanç üzerinde bulduk ve biz onların izlerinden gitmekteyiz.” Kaynak Zuhruf Suresi 24. Ayet TefsiriPeygamber, “Size, atalarınızı üzerinde bulduğunuz yoldan daha doğrusunu getirsem de mi?” diye sordu. Onlar da, “Biz sizin getirdiğiniz mesajı inkâr ediyoruz” cevabını verdiler. Kaynak Zuhruf Suresi 25. Ayet TefsiriOnlara hak ettikleri cezayı verdik; gerçeği yalan sayanların sonlarının nasıl olduğuna bir bak! Kaynak Zuhruf Suresi 26. Ayet TefsiriBir zaman İbrâhim babasına ve topluluğuna şöyle demişti “Ben sizin taptıklarınızdan uzağım, beni yaratan başkadır ancak O’na ibadet ederim. O bana doğru yolu gösterecektir.” Kaynak Zuhruf Suresi 27. Ayet TefsiriBir zaman İbrâhim babasına ve topluluğuna şöyle demişti “Ben sizin taptıklarınızdan uzağım, beni yaratan başkadır ancak O’na ibadet ederim. O bana doğru yolu gösterecektir.” Kaynak Zuhruf Suresi 28. Ayet TefsiriBunu, peşinden gelecekler arasında devam edecek bir söz olarak dile getirdi. Umulur ki buna dönerler. Kaynak Zuhruf Suresi 29-32. Ayet TefsiriÖnceki âyetlerde Hz. İbrâhim ve ümmeti örnek gösterilerek peygamberlerin yürüttüğü tevhit mücadelesi hatırlatılmıştı. Tarih boyunca bu mücadele karşısında iki tavır oluştu İman ve inkâr. Allah dünyada murat buyurduğu imtihanı gerçekleştirmek için her iki tavır erbabına da dünya nimetlerini lutfetti, onlara yaşama imkânı verdi, nesiller birbirini takip etti ve nihayet sıra Hz. Muhammed ve ümmetine geldi. O, ilâhî mesajı kavmine tebliğ edince inanmayanlar, kendi değerler kültürüne uygun bir tepki gösterdiler. Onlara göre değerli olan soy sop, zenginlik, iktidar, sosyal itibar gibi maddî, dünya ile ilgili ve tabii olarak geçici şeylerdi; insanları ancak bu değerler büyük kılardı. Peygamberlik değerli bir şey idiyse Muhammed’e değil, kendilerine göre Mekke ve Tâif’in büyüklerinden birine gelmeliydi. Bu mantığa Kur’an’ın verdiği cevap aynı zamanda İslâm’ın hedeflediği sosyal ve ahlâkî değişimin nirengi noktalarına ışık tutmaktadır Allah maddî, dünyada geçerli olan ve orada kalan nimeti, imtihan gereği herkese verir; peygamberlik gibi, Allah nezdinde değerli ve bu yüzden rahmet olan mânevî nimetini ise herkese değil, üstün meziyetleri sebebiyle seçtiğine verir ve bu rahmet nimet onların değer verdiği asaletten, servetten, iktidardan çok daha iyidir, hayırlıdır, insanlar için kurtuluş ve mutluluk vesilesidir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 773-774Zuhruf Suresi 33-35. Ayet TefsiriAllah Teâlâ insanlar için yaratıp düzenlediği dünya hayatında kabiliyet, servet, düşünce ve inanç bakımından hepsi birbirine benzeyen, aynı özellikleri taşıyan insanların olmasını değil, toplu hayatı oluşturmak ve devam ettirmek, hür irade ile seçim yapmaya imkân vermek ve böylece imtihan maksadını gerçekleştirmek için gerekli bulunan farklılığı murat buyurmuştur. O’nun katında geçici dünya nimetlerinin değeri yoktur, bunlara sahip olmak da Allah sevgisinin kanıtı değildir; pek çok hikmet çerçevesinde Allah sevdiklerini ve sevmediklerini zengin de kılar yoksul da; kimi zaman birilerini iktidara getirir, kimi zaman diğerlerini. O’nun sevdiklerine tahsis ettiği nimetler burada değil, ebedî âlemdedir. Müşrikler büyüklüğü, Allah’ın rahmetine mazhar olma şansını asalet ve servete bağlamakla yanılıyorlar. Eğer Allah’ın yukarıda özetlenen “dünya düzeni” muradı olmasaydı, inansın inanmasın bütün insanları servette ve refahta eşit kılardı; bu takdirde kâfirlere servet ve iktidar verirse bütün insanlar küfrü, müminlere servet ve iktidar verirse bütün insanlar imanı seçmeye yönelirlerdi. Halbuki Allah böyle dolaylı yoldan da olsa insan iradesine müdahale etmek istemiyor, onların serbest seçimleri ile farklı olmalarını istiyor. Kaynak Zuhruf Suresi 36-38. Ayet Tefsiriİnsanın iç dünyasında daima bir ikilik, çelişkili eğilim ve çekim vardır. Bunların iyi olan, yani Allah rızasına çeken kısmı, insan fıtratına yüklenmiş bulunan din duygusundan, ezelî sözleşmeden, ilâhî ruhtan ve melekten gelir. İnsan gördüğü eğitimin de yardımıyla iradesini kullanarak kendini bu çekime bıraktığı İslâm’ın anlamı da budur, resulün mesajını rehber edindiği sürece nefsin ilâhî ruha dönük yönü gelişir, bunun rengi bütünü kaplar. Kötüye, aşağı varlık tabakalarına çeken güce teslim olduğu, ilâhî mesaja kulaklarını tıkadığı sürece de artık onun danışmanı kendine mahsus şeytandır. Şeytanın işi, meleğinkinin tersine insanı Allah’tan uzaklaştırmak, beşerî arzuların tutsağı haline getirmektir. Böyle bir ömür geçirip ölen insan rabbinin huzuruna çıkarıldığında yaptıklarının ve seçiminin ne kadar yanlış olduğunu anlayacak, fakat iş işten geçmiş olacaktır. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 776Zuhruf Suresi 39. Ayet TefsiriDünyada arkadaşların acılara ortak olmaları bazan acıları hafifletir. Ancak âhirette herkesin hak ettiği cezayı çekmesi murat edildiği için şeytan türünden arkadaşların aynı cezayı çekmesi, çekilen cezaya bu mânada ortak olmaları, çekenlerin acılarını azaltmayacak, onlara bir fayda vermeyecektir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 776Zuhruf Suresi 40-44. Ayet TefsiriŞartlanmışlık sebebiyle doğruyu dinleme, görme ve doğru düşünme kabiliyetlerini kaybetmiş kimselere laf anlatmak imkânsız gibidir. Bu gerçekten hareketle Hz. Peygamber’in ve onun tebliğ sünnetini yerine getiren ümmetin, “Neden bizi dinlemiyor ve anlamıyorlar?” veya “Bunca zulme ve sapkın inançlarda ısrara rağmen niçin bunlara hak ettikleri ceza verilmiyor?” sorularıyla bunalmamaları, aksine sabretmeleri, işi Allah’a bırakmaları gerekmektedir. Allah, Hz. Peygamber’e müşriklerin âkıbetini gösterse de nitekim bir kısmını Medine döneminde göstermiştir göstermese de gerekeni yapacak, herkese hak ettiğini verecektir; çünkü O’nun kudreti karşısında duracak bir güç yoktur. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 777Zuhruf Suresi 45-56. Ayet TefsiriHz. Peygamber’in daveti ve tevhid mücadelesi anlatılırken yeri geldikçe geçmiş tecrübelere temas edilmektedir. Buradaki örnek Hz. Mûsâ ile Mısır’ın tanrı kralı Firavun ve tebaası arasında geçen olaylar, tartışmalar ve alınan ibretlik sonuçlardır. Bu âyetlerde iki nokta dikkat çekmektedir 1. İnkârcıların bilinçlerinin derinliklerinde bir Allah inancı vardır, çeşitli telkinler ve dünyanın çekici menfaatleri bu temel duyguyu köreltmiş veya üstünü küllerle örtmüştür. Allah yine rahmetinin eseri olarak inkârcıları bazı felâketlerle uyarınca bu temel duygu ve inanç açığa çıkmakta, ona sığınılmakta, sıkıntı geçince yine inkâra dönülmektedir. 2. Tevhid inancı bütün peygamberlerin ortak tebliğleri ve inanç ilkeleridir. Kendilerine kitap gönderilmiş topluluklara sorulduğunda veya eski kitapların kalıntıları okunduğunda anlaşılmaktadır ki, Allah hiçbir zaman kendisi dışında bir varlığa kulluk edilmesine izin vermemiştir. Hz. Mûsâ’nın mücadelesi de bunun bir kanıtıdır. 54. âyette “halkının aklını çeldi” şeklinde çevirdiğimiz cümle, yöneten ve yönetilen ilişkisi bakımından çok önemlidir. Kelimenin aslı, Türkçe’de de kullanılan istihfâf kökündendir. Bu kelime Arapça’da “acele ettirdi, aldattı, bilgisizliklerinden yararlandı, onları bilgisizlikleri ve güçsüzlükleri yüzünden hafife aldı, istediği gibi yönlendirdi” mânalarını ifade etmektedir. Totaliter yönetimlerde yöneticilerin istemediği şey, halkın bilgilenmesi, doğruyu öğrenmesi, örgütlenerek hakkını talep edecek kadar güçlenmesidir. Firavun da aynı yola başvurmuş, Hz. Mûsâ’nın gerçeğe ve tevhide yönelik davetini sabote etmiş, halkın sağlıklı düşünmesini engellemiş, geleneklerden ve gözler önündeki alâyişten yararlanarak toplumu âdeta büyülemiş ve saltanatını devam ettirmenin yolunu bulmuştur. Ancak, şairin dediği gibi, “Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde!” Kaynak Zuhruf Suresi 57-59. Ayet TefsiriSûrenin 45. âyetinde peygamberler tarihine atıf yapılarak hiçbir devirde Allah’ın, putlara tapılmasına izin vermediği ifade edilmişti. Yine Mekke’de nâzil olan Meryem sûresinde 19/16 vd. Hz. Meryem ve oğlu Îsâ’dan bahsedilmişti. Çevrelerindeki hıristiyanların inanç ve ibadetlerinden haberdar olan müşrikler, tevhid inancına peygamberlerden şahit ve kanıt getirildiğini işitince, kendilerine göre iyi bir açık yakaladıklarını zannederek gürültü kopardılar; Kur’an’ın açıklamalarına bakarak kendi yanlışlarını düzeltecek yerde, hıristiyanların yanlışını alarak Kur’an’a karşı çıktılar; “Onlar Îsâ’ya tapıyorlardı, biz de putlarımıza tapıyoruz, hem bizimkiler ondan daha iyi” âyetteki “o mu” sorusunda geçen zamirin Hz. Peygamber’e ait olduğunu, müşriklerin mukayeseyi tanrıları ile Hz. Îsâ arasında değil, Peygamberimiz arasında yaptıklarını söyleyen tefsirciler de vardır. Hangi yorum alınırsa alınsın tartışmada karşı tarafın delilleri çürük öncüllere dayanmakta, farklı şeyler birbirine benzetilmekte, sırf tartışmayı kazanabilmek için mantık hileleri yapılmaktadır. Hâsılı laf anlamaz, inatçı müşriklerden oluşan bir muhalefet söz konusudur. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 781Zuhruf Suresi 60. Ayet TefsiriAllah’ın isteseydi insanların yerine yaratacak olduğu meleklerden maksat ya gerçek mânada meleklerdir ya da melekleşmiş insanlardır. Birinci mânaya göre hedeflenen sonuç şudur Yeryüzünde insanların yanında da melekler vardır, siz bunlara tapıyorsunuz. Halbuki Allah yeryüzünde insan yerine sırf melek yaratabilirdi ve bunlar da tanrı olmaz, Îsâ gibi yine O’nun kulları olurlardı. İkinci mânaya göre de müşriklere şöyle bir cevap verilmiş olmaktadır Allah dileseydi, yeryüzünü hiç günah işlemez insanlarla donatırdı. Fakat O, bunu değil, yeryüzünü iradeleriyle günah da sevap da işleyecek, iyi de kötü de yapacak, böylece bir imtihan geçirecek insanlara emanet etmeyi tercih etmiştir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 782Zuhruf Suresi 61-62. Ayet Tefsiri“O, kıyamete ait bir bilgidir” cümlesi ile müşriklere kıyamet hatırlatılmakta, dünyada düzenlerini bozmamak için saplandıkları putperestliğin âhirette başlarına neler getireceğine dikkat çekilmektedir. “Kıyamete ait bilgi”nin ne olduğu konusunda “Kur’an, âhir zaman peygamberi, Hz. Îsâ’nın tekrar dünyaya gelmesi” şeklinde farklı yorumlar yapılmıştır. Bazı tefsirciler, bu âyetten biraz önce Hz. Îsa’dan söz edildiği için “o” zamirinin Hz. Îsâ’ya işaret ettiği yorumunu yapmışlardır. Halbuki Îsâ’dan bahseden âyetler bittikten sonra başka bir konuya, 40-44. âyetlerde zikredilen “son peygambere tâbi olmanın gerekliliği” konusuna geçilmiştir. Zaten diğer peygamberlerin örnek olarak zikredilmesi de ana konuyla son peygambere inanma ve onu izleme konusu ilgilidir. Ayrıca bu âyetler gelirken henüz Hz. Îsâ gelmiş olmadığına göre âyetin müşrikler için bir şey ifade etmesi, “kıyamet bilgisi veya alâmeti”nin, görüp anlayabilecekleri bir şey olmasına bağlıdır; bu da Îsâ değil, Kur’an’dır, kendisinin son peygamber olduğunu söyleyen hâtemü’l-enbiyâdır. Müşriklere düşen görev, akıllarını başlarına devşirmeleri, şeytana değil, kıyametten önce gelen son peygambere kulak vermeleri ve böylece doğru yolu bulmalarıdır. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 782Zuhruf Suresi 63-66. Ayet TefsiriHz. Îsâ’nın getirdiği hikmet, beşer aklına yol gösterecek ve yalnızca akılla bilinemez konuları aydınlatacak, ihtilâfa düştükleri alanlarda son sözü söyleyecek olan vahiydir. Vahiy bu fonksiyonu yerine getirmiş, fakat gerek yahudiler ve gerekse daha sonra hıristiyanlar yine de ihtilâfa düşmüşler, çeşitli mezheplere ayrılmışlardır. Bunun sebebi zulümdür. Burada zulmün anlamı, şeytana uyarak ve geçici dünya menfaatlerine öncelik vererek vahyin kıymetini bilmemek, peygambere kulak asmamak, bu büyük rahmet ve nimetten istifade etmemektir. Tabii bu zulmün sonu da cehennemdir, ebedî saadet fırsatının zayi edilmesidir. Peygamberlerin olağan üstü gayretlerine rağmen yola gelmeyen inkârcıların gerçeği kabul edebilmeleri için kıyametin kopması gerekmektedir, onlar ancak bunu gördükten sonra inanacaklardır. Fakat kıyamet birden kopacağı, kendilerini inançsız ve hazırlıksız yakalayacağı için bu bilgi ve kabulün bir faydası olmayacaktır. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 782-783Zuhruf Suresi 67. Ayet Tefsiriİnsana, ebedî hayatta mutlu olma imkânını hazırlamayan bir dünya hayatı amacına ulaşmamıştır. Bu hayatta yaşanan güzellikler fânidir, dünya hayatı ile birlikte sona erer; dostluklar da hayatın amacına hizmet etmemişse, ömrün zayi edilmesine katkıda bulunmuş olur. İşte böyle bir dostluk ilişkisi yaşayanlar âhirette birbirlerini gördükleri, hatırladıkları zaman düşmanca duygular yaşayacak, birbirlerinden nefret edecekler. Çünkü burada karşılaşılan korkunç sonuçta bu dostlukların da etkisi ve katkısı olduğu ortaya çıkmıştır. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 784Zuhruf Suresi 68-73. Ayet Tefsiriİslâm bütün insanlığa hitap eden bir din olmakla beraber onun ilk muhatapları, sudan, yeşillikten, gölge ve serinlikten, çeşitli yiyecek ve giyeceklerden oldukça mahrum bulunan Araplar’dır. Bu sebeple Allah Teâlâ onların ve bütün insanlığın iyiliğine olan bu dinin benimsenmesi, emirlerinin istekle, hatta heyecanla yerine getirilmesi için Araplar’ın mahrum bulundukları, hasretini çektikleri nimetleri zikrederek, bunların cennetliklere bolca sunulacağını hatırlatarak teşvik yöntemini kullanmıştır Râzî, XXVII, 225. Hz. Peygamber de, ata ve deveye düşkün olanların, “Cennette at var mı, deve var mı?” şeklindeki sorularına, 71. âyete dayanarak “evet” cevabını vermiştir Tirmizî, “Cennet”, 11. Ancak bütün bu nimetlerin, dünyadakilerin aynı olmadığı, isim ve nitelik benzerlikleri bulunmakla beraber âhiret hayatının ve orada olanların mahiyet bakımından dünyadakilerden farklı bulunduğu, ilgili âyet ve hadislerin ortaya koyduğu bir gerçektir. “Gözlerin zevk aldığı şey” cennetin göze hitap eden nimetleri olabilir. Ancak bazı tefsirciler bunu, “Allah’ın cemalini seyretmek” şeklinde yorumlamışlardır, biz de bu yorumu tercih ediyoruz; çünkü diğer nimetler yeterince sıralanmış ve açıklanmıştır, cennetin en büyük iki nimeti “cemal seyri” ile Allah’ın cennetlik kullarından razı olduğunu ilân ettiği “rıdvân” aşamasıdır. Bu mânevî nimetlerin ihmal edilmiş, sükût geçilmiş olması teşvik amacı ile bağdaşmayacağı için “gözlerin zevk aldığı, başka bir deyişle bakmaya doyamadığı şey”i bu yönde anlamak daha uygundur. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 785Zuhruf Suresi 74-77. Ayet TefsiriZıtların yan yana getirilmesi ve bu şekilde karşılaştırma yapılması her birinin farkını daha açık ve canlı bir şekilde ortaya çıkarır. Bu sebeple cennetliklerin mazhar olacakları nimetler açıklandıktan hemen sonra cehennemliklerin durumu tasvir edilmiştir. Herkes cehenneme ateşini dünyadan götürür. Allah hiçbir kuluna zulmetmez. İnsana hem bazı ödevler yüklemek hem de bunları yapacak güç ve imkân vermemek zulümdür. Şu halde Allah kullarına bu imkânı ve gücü vermiştir. Ancak inkârcı ve günahkâr kullar ellerindeki imkânı kötüye kullanmış, kendilerine cehennemin yolunu yine kendileri sûresinde 40/49 cehennemliklerin, burada görevli meleklerden, “azaplarının hafifletilmesi için Allah’a aracı olup dua etmelerini istedikleri”, ancak bu taleplerinin kabul görmediği zikredilmişti. Burada ise kurtuluştan ümit kesen cehennemliklerin, son çare olarak Mâlik isimli üst görevliye başvurarak öldürülüp yok edilmelerini istediklerini görüyoruz. Kendilerine verilen cevap, dünyada iken peygamberlerin anlattıklarına uygundur “Cehennem azabı, Allah’a ortak koşanlar, O’nu ve âhireti inkâr edenler için ebedîdir.” Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 785-786Zuhruf Suresi 78. Ayet TefsiriBu âyette Allah’ın, sözü, Mâlik’ten alarak kendisinin devam ettirmesi ve “onlar” yerine “siz” zamirini kullanması, âyetlerin amacı bakımından ilgi çekicidir. Böylece cehennemliklerin şahsında Hz. Peygamber’in muhataplarına da hitap edilmekte, inkârcılıkta devam ettikleri takdirde âkıbetlerinin böyle olacağı hatırlatılmaktadır. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 786Zuhruf Suresi 79-89. Ayet TefsiriSûrenin sonunda yine ana konuya, peygamberin tevhid mücadelesine dönülüyor. Fıtrî aklın hükümlerinden, müşriklerin inanç ve pratiklerinden de yararlanılarak putların tanrı olamayacağı, Allah’tan başka hiçbir varlıkta tanrılık niteliklerinin bulunmadığı, Allah’ın çocuğunun olmasının düşünülemeyeceği, bunun Tanrı kavramına ve O’nun temel niteliklerine ters düştüğü ikna edici bir üslûp içinde âyetin geliş sebebi olarak, hicrete yakın günlerde Mekkeli müşriklerin toplanıp Hz. Peygamber’i öldürme kararı almaları olayı zikredilmiştir. Onlar bu kararı almışlar, fakat Allah’ın ezelde verdiği karar gerçekleşmiş, Peygamber efendimiz kurulan tuzaktan âyet bütün tebliğciler için geçerli bir ilkeyi ifade etmektedir Tebliğcinin vazifesi bildirmektir, yapılacak her şey yapıldıktan sonra inkârda direnenler kendi hallerine bırakılır, insanları zorla imana getirmek için savaşılmaz, farklı inanç taşıyanlarla barış içinde yaşanır. Savaşın sebebi karşı tarafın hukuk tanımazlığıdır, insan hak ve hürriyetlerine saldırmasıdır. Bunlar engellenir, hak ve özgürlükler kurtarılır, hür düşünceleri ve iradeleri ile inkârı seçenlerin gerçeği anlamaları ya zamana veya âhirete bırakılır. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 4 Sayfa 787-788Zuhruf Suresi HakkındaMekke döneminde Şûrâ sûresinden sonra nâzil olmuş, adını 35. âyette geçen “zuhruf” altın ve mücevher kelimesinden almıştır. Hâmîm harfleriyle başlayan havâ-mîm yedi sûrenin dördüncüsüdür. Seksen dokuz âyet olup fâsılası bir âyette “ل”, on âyette “م”, diğerlerinde “ن” harfidir. Mekke döneminin ikinci yarısında indiği tahmin edilen Zuhruf sûresinin muhtevasını üç bölüm halinde incelemek mümkündür. Sûrenin baş tarafında Kur’an’ın vahiy ürünü olduğu, fakat haddi aşan inkârcıların bunu kabul etmek istemedikleri ve önceki peygamberler döneminde benzer davranışlarda bulunanların helâk edildiği ifade edilir âyet 1-8. Allah’ın varlığını ve birliğini konu edinen birinci bölümde kâinatı yaratan ve dünyayı insan hayatı için elverişli kılan Allah’ın varlığının aslında inkârcılar tarafından bilindiği belirtilir. Ancak inkârcılar, kız babası olmayı kendileri için bir aşağılanma sebebi kabul ettikleri halde dişi olarak niteledikleri meleklere kutsiyet atfedip onlara tapınmışlar, bunu Allah’ın dilemesi dışında gerçekleştiremeyeceklerini ileri sürmüşler ve bu ibadet türünü atalarından devraldıklarını iddia etmişlerdir. Daha sonra geçmiş peygamberlerin hitap ettiği zümreler içinde atalar kültüne sarılanların bulunduğu, fakat bunların helâk edildiği bildirilmektedir. Hz. İbrâhim’in ise, babasının da bağlı olduğu puta tapıcılıktan ayrılıp tevhid anlayışını sonraki nesillere miras bıraktığı beyan edilmektedir âyet 9-28.İkinci bölümde Mekke müşriklerine işaret edilerek kendilerine Kur’an ve onu açıklayan Allah’ın elçisi gelince Kur’an’ın etkili bir büyüden ibaret olduğunu ileri sürdükleri, Kur’an’ın Mekke veya Medine halkından servet ve sosyal mevki sahibi büyük bir zata gelmesinin gerektiğini söyledikleri belirtilir. Ardından serveti bölüştürmenin Allah’ın iradesi ve kudretinin çerçevesine girdiği ifade edilir; insanlara güzel evlerin, altın ve mücevherlerin verilmesi halinde onların dünya zenginliğine aldanıp küfür ve inkâr yoluna sapacakları ve hep birlikte âhiret azabına mâruz kalacakları anlatılır. Daha sonra Resûlullah’a mânevî açıdan sağır olanlara sesini duyuramayacağı, körlere ve hak yoldan büsbütün sapanlara gerçeği gösteremeyeceği bildirilir. Kur’an’ın hem kendisi hem de iman edenler için öğüt ve şeref vesilesi olduğu belirtilir Mâtürîdî, XIII, 252. Hz. Mûsâ’nın, iktidar ve debdebesine aldanıp büyüklük taslayan Firavun’la mücadelesine temas edilir, Firavun ve taraftarlarının sonradan gelenlere ibret olacak şekilde helâk edildiği haber verilir. Asr-ı saâdet’teki müşriklerin hıristiyanların taptığı Îsâ ile kendilerinin taptığı putlar arasında mukayesesine cevap verildikten sonra XIII, 261-264 Îsâ’nın tebliğine kısaca değinilir ve onun hakkında yanlış yola sapanlara elem verici azabın uygulanacağı bildirilir âyet 29-65.Sûrenin âhiret hayatına dair üçüncü bölümü kıyamet gününün ansızın vuku bulacağının haber verilmesiyle başlar. Allah’ın âyetlerine iman edip emirlerine uyanların korkmayacakları ve üzülmeyecekleri belirtilir ve cennet nimetlerine kısaca temas edilir. “Mücrim” diye nitelendirilen inkârcıların ebediyen cehennemde kalacakları, bunun bir zulüm değil dünyadaki davranışlarının neticesi olduğu ve şiddetli azap yüzünden hayatlarına son verilmesi yolundaki arzularının da yerine getirilmeyeceği beyan edilir âyet 66-80. Son yedi âyet, sûrenin baş tarafında değinilen Allah’ın varlığı ve birliği konularını pekiştiren beyanlar içerir. Son iki âyette Resûl-i Ekrem’in müşriklerin iman etmeyişine yönelik rabbine olan şikâyeti ve Cenâb-ı Hakk’ın şu anda onlara karşı sert davranmayıp kendilerine selâmet dilemesine dair sözleri anlatılır; çünkü onlar şu anda göremedikleri bazı gerçekleri ileride sûresinin de aralarında bulunduğu otuz kadar sûrenin mesânî Hz. Peygamber’e İncil yerine verildiğini bildiren hadisin sahih olduğu tesbit edilmiştir Müsned, IV, 107; İbrâhim Ali, s. 224-227, 301. Bazı tefsir kitaplarında görülen Zemahşerî, V, 461; Beyzâvî, IV, 116, “Zuhruf sûresini okuyan kimse kıyamet gününde kendilerine, Ey kullarım! Artık şimdi sizin için korku söz konusu değildir ve siz üzülecek değilsiniz, hesaba çekilmeden cennete girin!’ şeklinde hitap edilecek kimseler içinde yer alır” meâlindeki hadisin mevzû olduğu kabul edilmiştir Zemahşerî, I, 684, dipnotu 346; Trablusî, II, 721.Ali Muhammed Hamîd Hammâd, el-Esrârü’l-belâġıyye fî sûreti’z-Zuħruf adıyla yüksek lisans çalışması yapmıştır Ezher külliyyetü’l-lugati’l-Arabiyye, 1993. Ahmed Hasan Ferhât, “Teǿvîlü âyeti’z-Zuħruf ķul in kâne…’” adlı makalesinde sûrenin 81. âyeti üzerinde durmuş Mecelletü’ş-ŞerîǾa ve’d-dirâsâti’l-İslâmiyye, VI/14, s. 17-53, Küveyt 1989, Muzaffer Özel de “Zuhruf Sûresi 81. Âyetin Anlamı Üzerine” ismiyle bir makale yayımlamıştır DEÜ İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sy. XXI, İzmir 2005, s. 175-191. John Burton da söz konusu âyetin yorumu hakkında çeşitli müfessirlerin görüşlerini bir araya getirmiştir “The Interpretations of Q 43, 81 and The Techniques of the Exegetes”, Proceedings of the 14th Congress of the Union Europeenne des Arabisants et Islamisants -Part One- Budapest, 29th August-3rd September 1988, ed. A. Fodor, Budapest 1995, s. 3-12.BİBLİYOGRAFYAMüsned, IV, 107; Mâtürîdî, Teǿvîlâtü’l-Ķurǿân nşr. Murtaza Bedir, İstanbul 2008, XIII, 219, 252, 261-264; Vâhidî, Esbâbü’n-nüzûl nşr. Eymen Sâlih Şabân, Kahire 1424/2003, s. 235, 293; Zemahşerî, el-Keşşâf nşr. Âdil Ahmed Abdülmevcûd Riyad 1418/1998, I, 684/346; V, 461; Muhammed b. Ahmed el-Kurtubî, el-CâmiǾ, Beyrut 1408/1988, XVI, 41, 69; Beyzâvî, Envârü’t-tenzîl, Beyrut 1410/1990, IV, 116; Muhammed et-Trablusî, el-Keşfü’l-ilâhî Ǿan şedîdi’ż-żaǾf ve’l-mevżûǾ ve’l-vâhî nşr. M. Mahmûd Ahmed Bekkâr, Mekke 1408/1987, II, 721; Suat Yıldırım, Kur’an’da Ulûhiyyet, İstanbul 1987, s. XV; Cafer Şerefeddin, el-MevsûǾatü’l-Ķurǿâniyye ħaśâǿiśü’s-süver, Beyrut 1420/1999, VIII, 79-102; M. Tâhir İbn Âşûr, et-Taĥrîr ve’t-tenvîr, Beyrut 1420/2000, XXV, 209-210, 274-275; İbrâhim Ali es-Seyyid Ali Îsâ, el-Eĥâdîŝ ve’l-âŝârü’l-vâride fî feżâǿili süveri’l-Ķurǿâni’l-Kerîm, Kahire 1421/2001, s. 224-227, 301; Seyyid Muhammed Hüseynî-Mahbûbe Müezzin, “Sûre-i Zuħruf”, DMT, IX, Topaloğlu We use cookies on our website to give you the most relevant experience by remembering your preferences and repeat visits. By clicking “Accept All”, you consent to the use of ALL the cookies. However, you may visit "Cookie Settings" to provide a controlled consent. Bayraktar Bayraklı Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an MealiOnların sırtına kurulasınız ve üzerlerine yerleştiğinizde, Rabbinizin nimetini hatırlayarak şöyle diyesiniz diye, "Bunları bizim emrimize veren Allah, her türlü eksiklikten uzaktır. Aksi takdirde biz bunları emrimizin altına alamazdık."Mehmet Okuyan Kur’an Meal-TefsirBöylece onların hayvanların sırtına binip gemilerin üzerlerine yerleşince, Rabbinizin nimetini anarak şöyle diyesiniz diye "Bunu bizim hizmetimize veren Allah yücedir, yoksa biz bunları hizmetimize Yüksel Mesaj Kuran ÇevirisiKi onların üstüne binesiniz ve onlara bindiğiniz zaman Efendinizin size olan nimetini düşünerek şunları diyesiniz "Bunu bizim emrimize veren çok yücedir. Onları kendi başımıza kontrol altına alamazdık."Üzerlerine binip, onlardan yararlanınca, Rabb'inizin verdiği nimetleri anarak "Bunları, hizmetimize veren Allah ne yücedir; yoksa bizim bunlara gücümüz yetmezdi." Vakfı Süleymaniye Vakfı MealiBu binekler üstünde rahat etmeniz içindir. Rahatladığınız zaman Rabbinizin nimetlerini hatırlamalı ve şöyle demelisiniz "Bunları hizmetimize veren Allah'a boyun eğeriz; yoksa bunu kendiliğimizden Rıza Safa Kur'an-ı Kerim GerçekOnların sırtına binmeniz için. Sonra, onların üzerine bindiğinizde, Efendinizin nimetlerini anın ve şunu söyleyin "Bunları hizmetimize veren, tüm yakıştırmalardan ayrıktır. Çünkü biz, bunu elde edemezdik!"Mustafa İslamoğlu Hayat Kitabı Kur’anBu sayede sırtlarına kurulup hükmedesiniz; ve onlara hükmettiğiniz her zaman da, Rabbinizin nimetini anıp şöyle diyesiniz "Bütün bunları bizim yararımıza bir yasaya bağlayan Allah'ın şanı ne yücedir; aksi halde bizim gücümüz buna asla Nuri Öztürk Kur'an-ı Kerim MealiKi onların sırtlarına kurulasınız, sonra oraya kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlayıp da şöyle diyesiniz "Adı ve kudreti yücedir bunu bizim emrimize verenin! Yoksa biz bunu kendimize yanaştıramazdık."Ali Bulaç Kur'an-ı Kerim ve Türkçe AnlamıOnların sırtlarına binip doğrulmanız, sonra doğrulduğunuz zaman, Rabbinizin nimetini zikretmeniz ve "Bunlara bizim için boyun eğdiren Allah ne yücedir, yoksa biz bunu kendi hizmetimize yanaştıramazdık" demeniz sadeleştirilmiş Ki, sırtlarına kurulasınız sonra üzerlerine yerleştiğinizde Rabbinizin nimetini anıp şöyle diyesiniz "Ne yücedir O Allah ki, bunu bizim hizmetimize vermiş; yoksa biz bunu yanaştıramazdık kendimize boyun eğdiremezdik.Muhammed Esed Kur'an Mesajıböyle yapar ki onlara hükmedesiniz ve ne zaman onlardan yararlanırsanız Rabbinizin nimetlerini hatırlayıp "Bütün bunları bizim hizmetimize veren O ne yücedir, çünkü O olmasaydı biz bunu elde edemezdik;Diyanet İşleri Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali12-14 O, bütün çiftleri yaratan, üzerlerine kurulasınız, sonra da, kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlayasınız ve "Bunu hizmetimize veren Allah'ın şanı yücedir. Bunlara bizim gücümüz yetmezdi. Şüphesiz biz Rabbimize döneceğiz" diyesiniz diye sizin için bindiğiniz gemileri ve hayvanları Hamdi Yazır Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiKi sırtlarına kurulasınız, sonra üzerine kurulduğunuzda rabbınızın ni'metini anıp diyesiniz tenzih o sübhane ki bunu bize müsahhar kılmış, yoksa biz bunu yanaştıramazdıkSüleyman Ateş Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiKi onların sırtlarına binesiniz, sonra onlara bindiğiniz zaman Rabbinizin ni'metini anasınız ve şöyle diyesiniz "Bunu bizim hizmetimize veren Allahın şanı yücedir, yoksa biz bunu hizmetimize yanaştıramazdık."Onların sırtlarına binip doğrulmanız, sonra doğrulduğunuz zaman, rabbinizin nimetini zikretmeniz ve "Bunlara bizim için boyun eğdiren Tanrı ne yücedir, yoksa biz bunu kendi hizmetimize yanaştıramazdık" demeniz Basri Çantay Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim13-14 Taki sırtlarında karaar kılasınız, sonra üzerlerine yerleşince kalblerinizle Rabbinizin ni'metini iyice düşünesiniz ve dilinizle de "Bunları bize rameden Allahın şanı ne yücedir, münezzehdir. Yoksa biz bunlara güc yetiremezdik. Biz herhalde, ancak Rabbimize dönüb gidicileriz", ki bunların üzerine oturunca, Rabbınızın nimetini anarak Bunları bize müsahhar kılan ne yücedir, yoksa biz bunlara güç yetiremezdik, Piriş Kur'an-ı Kerim Türkçe Anlamı13-14 Onların sırtlarına bitip oturmanız, sonra da Rabbiniz'in nimetlerini hatırlamanız, onlara yerleştikten sonra da -Bunu, hizmetimize veren Allah ne yücedir. Yoksa buna bizim gücümüz yetmezdi ve biz elbette Rabbimiz'e döneceğiz demeniz için..Suat Yıldırım Kuran-ı Kerim ve Meali13-14 Ta ki onların üstüne binerken Rabbinizin nimetini hatırlayasınız ve şöyle diyesiniz "Bunları bizim hizmetimize veren Allah yüceler yücesidir, her türlü eksiklikten münezzehtir. O lütfetmeseydi biz buna güç yetiremezdik. Muhakkak ki biz sonunda Rabbimize döneceğiz."Ahmed Hulusi Türkçe Kur'an ÇözümüKi, sırtlarına kurulasınız, sonra onun üzerine yerleştiğinizde Rabbinizin nimetini zikredesiniz ve "Bunu bize kullandıran Subhandır! Yoksa biz bunu değerlendiremezdik" Yüksel Eski Baskı Mesaj Kuran ÇevirisiKi onların üstüne binesiniz ve onlara bindiğiniz zaman Rabbinizin size olan nimetini düşünerek şunları diyesiniz 'Bunu bizim emrimize veren çok yücedir. Onları kendi başımıza kontrol altına alamazdık.'Erhan Aktaş Eski Baskı Kerim Kur'anÜzerlerine binip, onlardan yararlanınca, Rabb'inizin verdiği nimetleri anarak "Bunları, hizmetimize veren Allah ne yücedir; yoksa bizim bunlara gücümüz yetmezdi." Khalifa The Final TestamentAs you rest on top of them, you shall appreciate such a blessing from your Lord, and say, "Glory be to the One who subdued this for us. We could not have controlled them by Monotheist Group The Quran A Monotheist TranslationSo that you may settle on their backs; then recall the blessing of your Lord once you have settled on them, and say "Glory to the One who has committed this for us, and we could not have done so by ourselves."Edip-Layth Quran A Reformist TranslationSo that you may settle on their backs; and then when you have settled on them you may recall your Lord's blessing, by saying "Glory be to the One who commits this for us, and we could not have done so by ourselves."

zuhruf suresi 3 ayet meali