Ve ke’sen dihakan. 35. La yesme’une fiyha lağven ve la kizzaben. 36. Cezaen min rabbike ‘ataen hısaben. 37. Rabbissemavati vel’ardı ve ma beynehumerrahmani la yemlikune minhu hıtaben. 38. Yevme yekumurruhu velmelaiketu saffen la yetekellemune illa men ezine lehurrahmanu ve kale savaben. Yunus Suresi 62. Ayetinin Arapçası: اَلَٓا اِنَّ اَوْلِيَٓاءَ اللّٰهِ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚ . Yunus Suresi 62. Ayetinin Meali (Anlamı): Şunu iyi bilin ki, Allah dostlarına hiçbir korku yoktur ve onlar asla üzülmeyeceklerdir. Yunus Suresi 62. Kuran-ı Kerim sayfaları Hayrat Neşriyat tarafından sunulan Hüsrev Hatlı Kur’ân-ı Kerim Arapça '10.Cüz' Alâ Suresi ( Arapça: سورة الأعلى) ya da el-A'lâ ( Arapça: الۡاَعۡلَی), Kur'an 'ın 19 ayetten oluşan 87. suresidir. Mekke 'de indirildiğine inanılmakta olan sure iniş sırasına göre 8. suredir. [1] Vahyolunuş sırası Tekvir Suresiden sonra; Leyl Suresinden öncedir. Sure adını ilk ayette geçen ve "yüce Cuma Suresi Arapça Resmi. Cuma Suresi, Medine’de ve Saff Sûresinden sonra nazil olmuştur. İbn Yesâr Sûrenin mekkî olduğunu söylemiş ve bu görüş İbn Abbâs ve Mücâhid’den de nakledilmişse de sahih olan medenî oluşudur ve bu, cumhurun görüşüdür. Sure on bir (11) Ayettir. Vay Tiền Nhanh. TEFSİR Cuma namazı Mekke döneminin sonlarında farz kılınmıştı. Fakat cemaatle kılınması gereken bu ibâdeti Mekke’de ifa etme imkânı yoktu. Efendimiz ilk defa Cuma namazı kıldırmasını, Medine’ye Kur’an muallimi olarak giden Musab b. Umeyre bir mektupla bildirmiş, o da on kişilik bir cemaatle Cuma namazı kılmıştı. Ayrıca Esad b. Zürâre da, ikinci Akabe beyatinde bulunan on iki kişi ile Medine yakınlarında Cuma namazı kıldığı kaynaklarda yer almaktadır. Bundan itibaren Cuma namazı Medine’de devam etmiştir. Resûlullah ise ilk defa Cuma namazını Medine’ye hicret ettiği sırada Rânûnâ denilen yerde kıldırmış ve orada meşhur Cuma hutbelerini okumuştur. bk. Beyhakî, Delâil, II, 524-525 Dolayısıyla Cuma namazı bu âyetle ilk defa farz kılınmış değildir. Ancak müslümanlar Cuma günü namaza çağırıldıklarında gevşek davranıyor ve alışverişlerine devam ediyorlardı. Dolayısıyla Allah Teâlâ bu ayeti, müslümanların ezan okunurken Cuma namazının ehemmiyetini kavramaları ve bunun farz olduğunu idrak ederek namaza koşmaları için inzal etmiştir. Cuma gününün ve Cuma namazının faziletiyle ilgili Peygamberimiz şu açıklamaları ne kadar dikkat çekicidir “Üzerine güneş doğan en hayırlı gün Cuma günüdür. Âdem o gün yaratıldı, o gün cennete kondu, yine o gün cennetten çıkarıldı. Kıyamet de Cuma günü kopacaktır.” Müslim, Cuma 17, 18 “Cuma gününde öyle bir zaman vardır ki, şayet bir müslüman namaz kılarken o vakte rastlar da Allah’tan bir şey isterse, Allah ona dilediğini mutlaka verir.” Resûlullah bu anın çok kısa olduğunu eliyle işaret ederek gösterdi. Buhârî, Cuma 17; Müslim, Cuma 13-15 “Bir kimse Cuma günü cünüplükten temizleniyormuş gibi boy abdesti aldıktan sonra erkenden Cuma namazına giderse bir deve kurban etmiş gibi sevap kazanır. İkinci saatte giderse bir inek, üçüncü saatte giderse boynuzlu bir koç kurban etmiş gibi sevap alır. Dördüncü saatte giderse bir tavuk, beşinci satte giderse bir yumurta sadaka vermiş gibi sevap alır. İmam minbere çıkınca, melekler okunan hutbeyi dinlemek üzere cemaatin arasına katılır.” Buhârî, Cuma 4; Müslim, Cuma 10 Âyet-i kerîmelerde dikkat çekilen hususlar şunlardır Birincisi; “Cuma günü namaza çağrılmak”tan maksat, hutbeden önce Cuma namazı için okunan iç ezandır. Resûlullah zamanında Cuma günü sadece bir ezan okunurdu. O da Cuma namazı ezanı idi. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer döneminde de böyle devam etti. Fakat Hz. Osman zamanında cemaat iyice kalabalık hale gelince, Cuma vaktinden önce halka vaktin girdiğini bildirmek üzere bir ezan daha okunması kararlaştırıldı. O günden sonra böyle bir uygulama devam ede geldi. İkincisi; “zikrullah”tan maksat, Cuma hutbesi ve Cuma namazıdır. İkisi de farzdır. Burada hutbeye zikrullah denmesi, hutbenin muhtevası hakkında bir fikir vermektedir. Dolayısıyla hutbede zikrullah sayılacak dualar okunmalı, zikirler yapılmalı, Allah’ı, O’nun rahmetini ve azabını hatırlatıcı şeyler söylenmelidir. Zikrullaha münâfi şeyler söylenmemelidir. Bu esaslara bakıldığında zâlim hükümdarları övmenin, onların isimlerini anmanın, onlara dua etmenin “zikrullah” ile alakası bulunmadığı, aksine bunun “zikrüşşeytan” olduğu anlaşılabilir. Üçüncüsü; “zikrullâha koşmak”, ilk akla geldiği şekilde ayaklar üzere koşarak namaza gitmek değildir. Zira Resûlullah bu şekilde koşarak namaza gitmeyi yasaklamıştır. Hadis-i şerifte şöyle buyrulur “Namaz için kâmet getirilecek olursa, ona koşarak gitmeyin. Ona vakar ve sükûnet ile gidin.” Müslim, Mesâcid 151 Dolayısıyla “koşmak”tan maksat, diğer işleri ve meşgaleleri bırakarak cumaya gitmek, kalp ve niyetle yönelmek, onu ifa için abdest almak, elbiseleri giymek gibi gerekenleri yapıp yola koyulmaktır. Dördüncüsü; “alışverişi bırakmak” Bu ifade sadece alışverişi değil, tüm meşguliyetleri bırakarak namaz için hazırlanmayı da içine alır. Burada “alışveriş” kelimesinin zikredilmesi, Cuma günü ticaretin yoğun olması dolayısıyladır. Cuma günleri civardaki yerleşim bölgelerinden Medine’ye gelen insanlar, yanlarında satmak için mal getirirlerdi ve o gün herkes ihtiyaçlarını karşılayabilmek için alışveriş yapardı. Bu sebeple ayetteki yasaklama sadece alışveriş ile sınırlı olmayıp, tüm meşguliyetleri kapsamaktadır. Beşincisi, namaz sonrası yeryüzüne yayılmak Bu da vücub değil ibâha mânası ifade eder. Tıpkı ihramlıyken avlanmak haramken, “İhramdan çıktığınız zaman isterseniz avlanabilirsiniz” Mâide 5/2 emri gereğince avlanmanın serbest olması gibi. Namaz kılındıktan sonra insanlar serbesttirler. İstedikleri yere dağılabilirler. Gerek ticaret, gerek ilim, gerek ziyaret, gerek ibâdet yapabilir, gerekse istirahat edebilirler. Yoksa namaz insanı hayattan koparan ve tembelliğe iten bir sebep olarak algılanmamalıdır. Diğer taraftan, günlük hayatımızın her alanında da zikrullaha devam etmemiz tavsiye edilmektedir. Çünkü Allah’ı zikir ve dindarlık sadece mâbede mahsus bir durum değildir. Mâbet dışında da Allah’ı anmak, iş ve ticâret hayatında da O’nun rızâsını gözetmek önemlidir. Zira kurtuluş ancak Allah’ı her an hatırda tutup, o şuurla yaşanacak bir kulluk hayatı ile mümkün olabilecektir. Aksi takdirde gelen âyette bahsedilen kınanmış duruma biz de düşebiliriz Kaynak Ömer Çelik Tefsiri Cuma suresinin 9 10 11 ayetleri hangisi?AYETİN MEALİ 9. Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı ezan okunduğu zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi Suresi 9 10 11 kaçıncı sayfada?cüzündeki 552. sayfasında yer alır. Cuma Suresi, Medine döneminde nazil olmuştur. Surede cuma namazı ile ilgili bazı hükümler konu edilmektedir. Yüce Allah, cuma suresi 9 10 11. ayetlerinde 'Cuma günü namaza çağırıldığı zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın' suresi 10 ayet ne ile ilgili?10. Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan isteyin. Allah'ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa Suresi Cuma günü kaç kere okunur?Cuma Suresiyle ilgili Peygamber Efendimiz Cuma Suresini okuyan kişinin Müslüman şehirlerden birinde Cuma namazına gelen ve gelmeyenlerin sayısı kadar sevap kazanacağını rivayet etmiştir. Yine alimlerin rivayetlerine göre kısmeti kapanan kişilerin Cuma Suresini 3-5 veya 7 defa okuması tavsiye suresinin faziletleri nelerdir?Rivayet Edildi ki "Kısmeti kapalı olanlar, Cuma Suresini günde 3, 5 veya 7 kere okursa, kısmetleri açılır. Allahü Teala en kısa zamanda okuduğu ve devam ettiği bu sure hürmetine o kuluna kısa zamanda evlenmek nasip eder. Dargın olan eşlerin aralarının düzelmesi için de 3 veya 7 kere okunursa, eşlerin arası için Cuma suresi nasıl okunur?Cuma günü okunacak kısmet duası Cuma günü abdestli bir şekilde 2 rekat tövbe namazı kılıp 18 kez Cuma suresi okunması hayırlı evlilik için Suresi Kur’an’da kaçıncı sayfada?Cuma günleri okunması gereken en önemli dualar arasında yer alan Cuma suresi, Kuran-ı Kerim'in 28. cüzündeki 552. sayfasında yer alır. Göklerdeki ve yerdeki her şeyin, Allah’ı tespih ettiğini haber veren, esma-i hüsnâ'dan dört ismin yer aldığı Cuma Suresi, dindarlığın vahye bağlı olmaksızın gerçekleşmeyeceğini, onun kuru bir iddia veya amelsiz bilgiler yığını ile değil, bu bilgilerin yaşanmasıyla elde edilebileceğini ortaya koyar. Peki, Cuma Suresi okunuşu nasıl? Cuma suresi kaç defa okunmalı? Cuma suresinin anlamı nedir? Cuma suresi hangi cüzde? Cuma suresi faziletleri! Cuma suresi oku ve dinle... Cuma suresi oku 9-11. ayetleri... Cuma suresinin faziletleri nelerdir? Cuma suresi, Medine döneminde indirilmiş ve 9 ayetten oluşmuştur. Adını "elCumu'a" kelimesinden alır. Peki, Cuma Suresi okunuşu nasıldır? Cuma suresi kaç defa okunmalı? Cuma suresinin anlamı nedir? Cuma Suresi hangi cüz? Cuma suresi okunuşu, meali ve faziletleri! Resulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem buyurdu ki "Cuma Suresini okuyan kişiye, Müslüman şehirlerden bir şehirde Cuma Namazına gelen ve gelmeyenlerin sayısınca on sevap verilir." Resulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem uyumadan önce Müsebbihat İsra, Hadid, Haşr, Cuma, Saff, Teğabün ve A'la Surelerini okurdu. Cuma suresi okumak neye iyi gelir? Kısmeti kapalı olanlar, Cuma Suresini günde 3, 5 veya 7 kere okursa, kısmetleri açılır. Allahü Teala en kısa zamanda okuduğu ve devam ettiği bu sure hürmetine o kuluna kısa zamanda evlenmek nasip eder. Dargın olan eşlerin aralarının düzelmesi için de 3 veya 7 kere okunursa, eşlerin arası düzelir. Aralarındaki soğukluk ve kızgınlık Allah'u Teala'nın izniyle gider, birbirlerine karşı muhabbet meydana gelir. Bu sureyi okumayı adet haline getiren kimseye, Müslüman memleketlerinde Cuma namazına gelen ve gelmeyen kimselerin sayısı kadar sevap verilir. Bu sureyi okumaya devam edenler, şeytan vesveselerinden korunur. Cuma suresinin 4. ayeti bir yere asılırsa, orası bereketlenir. Allah'u Teala, o yeri her türlü felaketlerden korur. Cuma Suresi hangi cüzde? Medine döneminde inmiştir. 11 âyettir. Sûre, adını 9. âyette geçen "elCumu'a"kelimesinden almıştır. Sûrede başlıca, Hz. Muhammed'in peygamberolarak gönderilişi, Yahudilerin Allah'ın dininden yan çizmeleri ve Cumanamazı ile ilgili bazı hükümler konu edilmektedir. Esmâ-i hüsnâdan dört ismin yer aldığı bir tesbih ifadesiyle başlayan sûrede Hz. Peygamber'in gönderilmesinin hikmetlerine değinilmekte, kendilerine Tevrat verilenlerin bu ilâhî emanetin sorumluluğunu taşıyamadıkları belirtilip yahudilerin bazı bencilce iddiaları eleştirilmekte, cuma namazının müslümanlar açısından taşıdığı önem ve bu ibadetin anlamı üzerinde durulmaktadır. Bazı müfessirlere göre bu sûrede yahudilerin kendileri için övünç konusu yaptıkları şu üç iddia çürütülmüştür a Yalnız kendilerinin kutsal kitap sahibi oldukları ve başka bir toplumun içinden peygamber çıkamayacağı, b Kendilerinin Allah'ın has ve imtiyazlı kulları oldukları, c Allah'ın kendileri için kutsal bir gün cumartesi belirlediği ve müslümanların kutsal kitaplarında ise böyle bir belirleme bulunmadığı bk. Zemahşerî, IV, 97. CUMA SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU Bismillâhirrahmânirrahîm 1-Yesebbihu lillahi ma fiyssemavati ve ma fiyl'ardıl elmelikilkuddusil-'aziyzilhakiymi 2-Huvelleziy be'ase fiyl'ummiyyiyne resulen minhum yetlu 'aleyhim ayatihi ve yuzekkiyhim ve yu'allimuhumulkitabe velhıkmete ve inkanu min kablu lefiy dalalin mubiynin 3-Ve ahariyne minhum lemma yelhaku bihim ve huvel'aziyzulhakiymu 4-Zalike fadlullahi yu'tiyhi men yeşa'u vallahu zulfadlil'azıymi 5-Meselulleziyne hummiluttevrate summe lem yahmiluha kemeselilhımari yahmilu esfaren bi'se meselulkavmilleziyne kezzebu biayatillahi vallahu la yehdiylkavmezzalimiyne 6-Kul ya eyyuhelleziyne hadu in ze'amtum ennekum evliyau lillahi min duninnasi fetemennevulmevte in kuntum sadikıyne 7-Ve la yetemennevnehu ebeden bima kaddemet eydiyhim vallahu 'aliymun bizzalimiyne 8-Kul innelmevtelleziy tefirrune minhu feinnehu mulakıykum summe tureddune ila 'alimilğaybi veşşehadeti feyunebiiukum bima kuntum ta'melune 9-Ya eyyuhelleziyne amenu iza nudiye lissalati min yevmilcumu'ati fes'av ila zikrillahi ve zerulbey'a zalikum hayrun lekum in kuntum ta'lemune 10-Feiza kudıyetissalatu fenteşiru fiyl'ardı vebteğu min fadlillahi vezkurullahe kesiyren le'allekum tuflihune 11-Ve iza reev ticareten ev lehveninfaddu ileyha ve terekuke kaimen kul ma 'ındallahi hayrun millehvi ve minetticareti vallahu hayrurrazikıyne CUMA SURESİ TÜRKÇE MEALİ Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla 1- Göklerde ve yerde olanların tümü, Melik; Kuddüs; Aziz; Hakim olan Allah'ı tesbih eder. 2- O, ümmîler içinde, kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan, onları arındırıp-temizleyen ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderendir. Oysa onlar, bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içinde idiler. 3- Ve henüz kendilerine ulaşıp-katılmamış olan diğerlerine de peygamber gönderilmiştir; O Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. 4- Bu, Allah'ın dilediğine verdiği fazl lütuf ve ihsanıdır. Allah, büyük fazl sahibidir. 5- Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu içindeki derin anlamları, hikmet ve hükümleriyle gereği gibi yüklenmemiş olanların durumu, koskoca kitap yükü taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalanlayan kavmin durumu ne kötüdür. Allah, zalim bir kavmi hidayete erdirmez. 6- De ki "Ey Yahudi olanlar, eğer siz, bütün insanlardan ayrı olarak yalnızca sizlerin gerçekten Allah'ın velileri dost ve sevgili kulları olduğunuzu öne sürüyorsanız, şu halde ölümü temenni edin; eğer doğru sözlü iseniz bunu çekinmeden yapın." 7- Oysa onlar, ellerinin öne takdim ettikleri dolayısıyla bunu hiçbir zaman temenni edemezler. Allah, zalimleri bilendir. 8- De ki "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen Allaha döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir." 9- Ey iman edenler, cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ı zikretmeye koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. 10- Artık namazı kılınca, yeryüzünde dağılın. Allah'ın fazlını isteyip-arayın ve Allah'ı çokça zikredin; umulur ki felaha kurtuluşa ve umduklarınıza kavuşmuş olursunuz. 11- Oysa onlar kendilerini tümüyle Allah'a ve İslam'a teslim etmeyenler bir ticaret ya da bir eğlence gördükleri zaman, hemen ona sökün ettiler ve seni ayakta bıraktılar. De ki "Allah'ın Katında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır." Cuma Suresi, Medine döneminde inmiştir. 11 âyettir. Sûre, adını 9. âyette geçen “elCumu’a”kelimesinden almıştır. Sûrede başlıca, Hz. Muhammed’in peygamberolarak gönderilişi, Yahudilerin Allah’ın dininden yan çizmeleri ve Cumanamazı ile ilgili bazı hükümler konu Suresi ArapçaCuma Suresi Arapça DinleCuma Suresi TürkçeCuma Suresi Türkçe Meali OkuCuma Suresi Türkçe Meali DinleCuma Suresi KonusuCuma Suresi NuzülCuma Suresi FaziletiCuma Suresi Hakkında Sıkça Sorulan SorularCuma Suresi TefsiriCuma Suresi HakkındaCuma Suresi ArapçaCuma Suresi Arapça yazılı olarak Suresi Arapça 1. Sayfaبِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِيُسَبِّـحُ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِ١هُوَ الَّذ۪ي بَعَثَ فِي الْاُمِّيّ۪نَ رَسُولاً مِنْهُمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِه۪ وَيُزَكّ۪يهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَۗ وَاِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلُ لَف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍۙ٢وَاٰخَر۪ينَ مِنْهُمْ لَمَّا يَلْحَقُوا بِهِمْۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ٣ذٰلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ ذُوالْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ٤مَثَلُ الَّذ۪ينَ حُمِّلُوا التَّوْرٰيةَ ثُمَّ لَمْ يَحْمِلُوهَا كَمَثَلِ الْحِمَارِ يَحْمِلُ اَسْفَاراًۜ بِئْسَ مَثَلُ الْقَوْمِ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ٥قُلْ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ هَادُٓوا اِنْ زَعَمْتُمْ اَنَّكُمْ اَوْلِيَٓاءُ لِلّٰهِ مِنْ دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ٦وَلَا يَتَمَنَّوْنَهُٓ اَبَداً بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالظَّالِم۪ينَ٧قُلْ اِنَّ الْمَوْتَ الَّذ۪ي تَفِرُّونَ مِنْهُ فَاِنَّهُ مُلَاق۪يكُمْ ثُمَّ تُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ۟٨Cuma Suresi Arapça 2. Sayfaيَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا نُودِيَ لِلصَّلٰوةِ مِنْ يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا اِلٰى ذِكْرِ اللّٰهِ وَذَرُوا الْبَيْعَۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ٩فَاِذَا قُضِيَتِ الصَّلٰوةُ فَانْتَشِرُوا فِي الْاَرْضِ وَابْتَغُوا مِنْ فَضْلِ اللّٰهِ وَاذْكُرُوا اللّٰهَ كَث۪يراً لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ١٠وَاِذَا رَاَوْا تِجَارَةً اَوْ لَهْواًۨ انْفَضُّٓوا اِلَيْهَا وَتَرَكُوكَ قَٓائِماًۜ قُلْ مَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ مِنَ اللَّهْوِ وَمِنَ التِّجَارَةِۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ١١Cuma Suresi Arapça DinleCuma Suresi Arapça Dinle, Cuma Suresi’ni Abdulbaset Abdussamed’in sesinden Arapça olarak dinlemek için Oynatma ▶️ butonuna Suresi TürkçeCuma Suresi Türkçe yazılı olarak Suresi Türkçe 1. SayfaBismillahir rahmanir lillahi ma fis semavati ve ma fil ardıl melikil kuddusil azizil bease fil ummiyyine resulen minhum yetlu aleyhim ayatihi ve yuzekkihim ve yuallimuhumul kitabe vel hikmeh, ve in kanu min kablu le fi dalalin aharine minhum lemma yelhaku bi him, ve huvel azizul fadlullahi yu’tihi men yeşau, vallahu zul fadlil hummilut tevrate summe lem yahmiluha ke meselil hımari yahmilu esfara, bi’se meselul kavmillezine kezzebu bi ayatillah, vallahu la yehdil kavmez ya eyyuhellezine hadu in zeamtum ennekum evliyau lillahi min dunin nasi fe temennevul mevte in kuntum la yetemennevnehu ebeden bi ma kaddemet eydihim, vallahu alimun biz innel mevtellezi tefirrune minhu fe innehu mulakikum summe tureddune ila alimil gaybi veş şehadeti fe yunebbiukum bi ma kuntum ta’ Suresi Türkçe 2. SayfaYa eyyuhellezine amenu iza nudiye lis salati min yevmil cumuati fes’av ila zikrillahi ve zerul bey’a, zalikum hayrun lekum in kuntum ta’ iza kudiyetıs salatu fenteşiru fil ardı vebtegu min fadlillahi vezkurullahe kesiren leallekum iza reev ticareten ev lehveninfaddu ileyha ve terekuke kaima, kul ma indallahi hayrun minel lehvi ve minet ticareh, vallahu hayrur Suresi Türkçe Meali OkuCuma Suresi Türkçe Meali yazılı olarak Suresi Türkçe Meali 1. SayfaRahman ve Rahim olan Allah’ın ve yerde ne varsa hepsi, mülkün sahibi, öyle lekesiz mukaddes, hem güçlü hem hikmet sahibi olan Allah için tesbih ümmiler içinde kendilerinden olup onlara ayetlerini okuyan, onları temize çıkarıp parlatan, onlara kitap ve hikmet öğreten bir peygamber gönderen. Oysa bundan önce açık bir sapıklık henüz kendilerine katılmamış diğer insanlara da göndermiştir o peygamberi. O, öyle güçlü, öyle hikmet o Allah’ın lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, çok büyük lütuf Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin haline benzer. Allah’ın ayetlerini yalanlayan topluluğun durumu ne çirkin! Allah, zalimler topluluğunu doğru yola ki “Ey Yahudiler, siz diğer insanların değil de yalnız kendinizin Allah’ın dostları olduğunuzu iddia ediyorsanız, haydi ölmeyi temenni edin, eğer davanızda samimi iseniz!”Oysa onlar, ellerinin sunduğu günahlar yüzünden onu asla temenni etmezler. Allah zalimleri ki “Haberiniz olsun, o kaçıp durduğunuz ölüm, mutlaka gelip size çatacaktır; sonra O, bütün görünmeyeni ve görüneni bilene döndürüleceksiniz de O size neler yaptığınızı haber verecektir.”Cuma Suresi Türkçe Meali 2. SayfaEy iman edenler, Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında hemen Allah’ın zikrine anılmasına koşun ve alım satımı bırakın; eğer bilirseniz, o sizin için daha kılındıktan sonra da yeryüzüne dağılın, Allah’ın bol nimetinden nasip arayın ve Allah’ı çok zikredin ki, kurtuluş iken, bir ticaret veya eğlenti eğlence gördüklerinde ona fırladılar ve seni ayakta bıraktılar. De ki “Allah’ın katındaki, eğlenceden de ticaretten de hayırlıdır ve Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.”Cuma Suresi Türkçe Meali DinleCuma Suresi Türkçe Meali Dinle, Cuma Suresi Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN’in çevirisini yaptığı Türkçe Meali, Ahmet DENİZ’in sesinden dinlemek için lütfen Oynatma ▶️ butonuna Suresi KonusuCuma Suresi konusu, Esmâ-i hüsnâdan dört ismin yer aldığı bir tesbih ifadesiyle başlayan sûrede Hz. Peygamber’in gönderilmesinin hikmetlerine değinilmekte, kendilerine Tevrat verilenlerin bu ilâhî emanetin sorumluluğunu taşıyamadıkları belirtilip yahudilerin bazı bencilce iddiaları eleştirilmekte, cuma namazının müslümanlar açısından taşıdığı önem ve bu ibadetin anlamı üzerinde müfessirlere göre bu sûrede yahudilerin kendileri için övünç konusu yaptıkları şu üç iddia çürütülmüştür a Yalnız kendilerinin kutsal kitap sahibi oldukları ve başka bir toplumun içinden peygamber çıkamayacağı, b Kendilerinin Allah’ın has ve imtiyazlı kulları oldukları, c Allah’ın kendileri için kutsal bir gün cumartesi belirlediği ve müslümanların kutsal kitaplarında ise böyle bir belirleme bulunmadığı bk. Zemahşerî, IV, 97.Cuma Suresi NuzülMushaftaki sıralamada altmış ikinci, iniş sırasına göre yüz onuncu sûredir. Muhtemelen hicretin 1. yılında nâzil olmuştur bk. Emin Işık, “Cuma Sûresi”, DİA, VIII, 92. Derveze, sûrede yahudilerden bahsedildiği, Hendek Savaşı’ndan sonra ise Medine’de yahudi kalmadığı noktasından hareketle en azından bu savaştan söz eden Ahzâb sûresinden önce inmiş olması gerektiğini ifade eder VIII, 227. Aynı kanaati paylaşan Süleyman Ateş, Ebû Hüreyre’den yapılan –sûrenin kendisinin müslüman olmasından sonraki bir tarihte indiği bilgisini içeren– rivayetin sahih olamayacağını, çünkü onun Hayber’in fethi sırasında Hz. Peygamber’e gelip müslüman olduğunu ifade eder ve bu rivayeti ona yapılmış bir iftira olarak niteler IX, 429, 431. Fakat İbn Âşûr’a göre, Hendek Savaşı’ndan sonra da bazı müslümanların Hayber yahudileriyle ortak ziraî faaliyetlerinin devam ettiği ve aralarında sıkı bir iletişimin bulunduğu dikkate alındığında XXVIII, 169, sûrede onlardan söz edilmesini yadırgamamak gerekir ve Ebû Hüreyre’nin rivayeti esas alınarak bu sûrenin Hayber’in fethedildiği yıl nâzil olduğu düşünülebilir XXVIII, 204, 205.Cuma Suresi FaziletiCuma Suresi fazileti,Cuma Suresi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular Cuma Suresi Kur’an-ı Kerim’de hangi sayfadadır? Kaçıncı sayfada başlar?Cuma Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 552. sayfada başlayıp, 553. sayfada son bulur. Cuma Suresi hangi cüz içinde yer alır?Cuma Suresi, Kur’an-ı Kerim’de 28. cüzdedir. Cuma Suresi toplam kaç sayfadır?Cuma Suresi, Kur’an-ı Kerim’de toplam 2 sayfa içinde Suresi TefsiriKur’an Yolu Tefsiri kitabının Cuma Suresi Tefsiri yazılı Suresi 1. Ayet Tefsiri Evrendeki bütün varlıkların Allah’ı tesbih ettiğine ilişkin ifadelerde –önceki sûrenin başında olduğu gibi– yer yer geçmiş zaman fiili kullanılmış; ama Arap dilinde bu zaman kalıbıyla daima geçmişte olup bitme anlamı değil bazan fiilin konusunun gerçekleştiğini kesin biçimde belirtme anlamı kastedildiğinden orada ve benzeri yerlerde bu fiil “tesbih etmektedir” şeklinde çevrilmiştir. Bu ve benzeri âyetlerde ise “tesbih ediyor” veya “tesbih eder” anlamına gelen bir fiil kullanılması, tesbih olgusunun halen devam ettiğine ve böyle sürüp gideceğine özel vurgu yapan bir ifade olarak anlaşılmıştır Râzî, XXX, 2; “tesbîh” hakkında bk. İsrâ 17/44; bu âyette geçen esmâ-i hüsnâdan “melik, kuddûs, azîz ve hakîm”in anlamları için bk. Haşr 59/22-24. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 5 Sayfa 344Cuma Suresi 2-4. Ayet Tefsiri Peygamberin temel görevi Allah’ın âyetlerini okuma yani aldığı vahyi olduğu gibi bildirme, insanları arındırma yani ruhen yücelmeleri, davranış güzelliğine erişmeleri ve insana yaraşmayan hallerden kurtulmaları için onları eğitme, tebliğ ve eğitimle yetinmeyip aynı zamanda öğretme ve açıklama kitabı ve hikmeti öğretme şeklinde özetlenmekte, Resûl-i Ekrem’in yalnız ilk muhataplarına değil daha sonra geleceklere de elçi olarak gönderildiği belirtilmekte, peygamber ve vahiy gönderme veya peygamberlik görevi vermenin ilâhî bir lutuf olduğu, bunun da ancak Allah’ın dilemesine bağlı bulunduğu bildirilmektedir. Ümmî kelimesi bu bağlamda, “büyük çoğunluğu okuma yazma bilmeyen Araplar” veya “kendilerine ait ilâhî bir kitabı olmayan topluluk” anlamlarıyla açıklanmıştır peygamberin belirtilen görevleri ve muhatapların daha önce açık bir sapkınlık içinde olmaları hakkında bk. Bakara 2/129, 151; Âl-i İmrân 3/164; “hikmet” hakkında bk. Bakara 2/269; “ümmîler” kelimesinin anlamları hakkında bk. Bakara 2/78; Âl-i İmrân 3/20, 75; “ümmî peygamber” tabiri hakkında bk. Arâf 7/157, 158.3. âyetin “O, ileride onlardan olacak, henüz kendilerine katılmamış bulunan daha başkalarına da gönderilmiştir” şeklinde çevrilen kısmı önceki âyete gramer açısından şu şekillerde bağlanabilmektedir a Ümmîlere ve –henüz kendilerine katılmamış olan– daha başkalarına da gönderilmiş bir elçi, b Ümmîlere ve –henüz kendilerine katılmamış olan– daha başkalarına da Allah’ın âyetlerini okuyan … bir elçi Şevkânî, V, 259. İbn Âşûr Arap dili kurallarına göre birinci şıkkı doğru bulmaz. Fakat her iki ihtimale göre âyetin mesajı açısından farklı bir sonuç çıkmamaktadır; kendisinin de belirttiği üzere burada amaç, Hz. Muhammed’in peygamberliğinin belirli bir dönem ve belirli bir toplumla sınırlı olmadığını ifade etmektir XXVIII, 210-211. Bu anlamı daraltıcı yorumlar yapılmış olmakla beraber, bunlar sağlam bir delile dayanmamaktadır. Taberî de bu yorumları naklettikten sonra âyetin anlamının genel olduğunu belirtir XXVIII, 95-96. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 5 Sayfa 344-345Cuma Suresi 5-8. Ayet Tefsiri Esasen yahudi telakkisine göre iman esaslarının ayrıca bildirilmesine gerek yoktur; zira her yahudi dünyaya gelişiyle birlikte, Allah’la çeşitli peygamberler, özellikle Hz. Mûsâ arasında yapılan ilâhî ahde bağlı olmaktadır. Hatta bu sebeple ayrıca bir iman ikrarı ve bunun için gerekli formül uzun süre tesbit edilememiştir. Söz konusu ahid tabii ki öncelikli olarak Allah’ın, peygamberleri aracılığıyla bildirdiklerine sahip çıkma, onları gizlememe ve gereğini yerine getirme taahhüdünü içeriyordu bk. Âl-i İmrân 3/81, 187. Ne var ki kendilerine Tevrat yüklenen yani onunla yükümlü tutulan Zemahşerî, IV, 96-97 yahudiler bu sözlerini hatırlamak istemediler. Ama bu yükümlülüğü inkâr da edemedikleri için Tevrat’ın yükü sırtlarında kalmış oldu. Bu yük omuzlarında hissettikleri bir sorumluluk olmaktan çok sırtlarında taşıdıkları bir ağırlık halinde kaldığı için, bu tutumu benimseyenler 5. âyette oldukça ağır bir benzetme yapılarak eleştirilmiştir. Sırtında koca koca kitaplar taşıdığı halde onların sadece maddî ağırlığı altında ezilen ama kendisiyle onların içerikleri arasında bir bağ kurma yeteneğine sahip olmayan merkep benzetmesi, bir mesel somut düşünmeyi ve sonuçlar çıkarmayı kolaylaştıran canlı bir örnek olduğu için kuşkusuz sırf Tevrat’la yükümlü tutulanlara değil benzer tutumu benimseyen bütün ilâhî dinlerin mensuplarına yöneltilmiş bir eleştiri ve uyarı niteliğindedir. Âyetin son cümlesi de bu uyarının genel olduğunu sûresinin 94. âyetinde de yahudilere, şayet Allah katında âhiret yurdunun başka insanlara değil de sırf kendilerine ait olduğu iddiasında samimi iseler, ölümü istemeleri çağrısı yapılmış ve 95. âyetinde bunu asla yapamayacakları belirtilmiştir. Bu ifadeden onların âhiret mutluluğunun sırf kendilerinin olacağını iddia ettikleri anlaşılmaktadır. Burada ise âhiretle ilgili kuruntularına değil, bütün insanlar içinde yalnız kendilerinin Allah’ın dostları oldukları iddiasına gönderme yapılmakta, ama kendisinden kaçıp durdukları ölümü asla temenni etmeyecekleri hatırlatılarak bu iddialarında da samimi olmadıklarına dikkat değişik âyetlerinden anlaşıldığına göre ilâhî dinlerin temel iman esasları aynıdır, Hz. Mûsâ’ya bildirilenle Hz. Muhammed’e bildirilen arasında bu açıdan fark yoktur. Halbuki Bakara sûresinin 96. âyetinin tefsiri sırasında belirtildiği üzere Hz. Mûsâ’ya nisbet edilen bugünkü Tevrat’ta âhiret fikri zayıf ve müphem olup ölüm sonrası diriliş ve âhiret hayatıyla ilgili bilgiler ve inanç esasları ancak tarih olarak oldukça geç dönemlere ait kutsal kitap metinlerinde yer tutabilmiştir. Kanaatimizce, birçok çağdaş Kitâb-ı Mukaddes araştırmacısı tarafından kabul edilen mevcut Tevrat’ın, farklı metinlerin bir araya getirilmesi sonucunda oluşturulduğu ve aynı kaynaktan gelmediği yönündeki tesbit de dikkate alındığında, Tevrat’taki bu durum ile yahudilerin kendi yapıp ettikleri yüzünden ölüm sonrasına ait beklentilerinin zayıflamasından söz edilen bir bağlamda Tevrat’la ilgili sorumluluklarının bilincinde davranmadıkları eleştirisine yer verilmesi arasında bir bağ kurularak, yahudilerin Tevrat’ın bu konuya ilişkin içeriğini korumada kusurlu davrandıkları uyarısının yapıldığı sonucuna ulaşılabilir. 5. âyetin “Allah’ın âyetlerini yalan sayan kavmin misali ne kötü!” şeklinde çevrilen son cümlesi de bu kanaati desteklemektedir. Şu var ki bu husus, 5. âyette belirtildiği üzere, yazılı Tevrat ile sınırlıdır ve Yahudilik’te âhiret inancının bulunmadığı anlamına gelmemektedir. Hatta aksine, konuya ilişkin araştırmalar yahudi tarihi boyunca –ifade ediliş biçimi, içinde yaşanan çağa, coğrafyaya ve kültüre göre farklılıklar taşısa da– öldükten sonra hayatın devam ettiği fikrinin ve âhiret inancının var olduğunu ortaya koymaktadır bu konuda bilgi, özellikle Tora’da Tevrat ölüm sonrası hayatın varlığını gösteren bazı pasaj ve ifadelere dikkat çeken açıklamalar için bk. İsmail Taşpınar, Duvarın Öteki Yüzü / Yahudi Kaynaklarına Göre Yahudilik’te Ahiret İnancı, İstanbul 2003.Bakara sûresindeki çağrı ile burada yapılan çağrı arasındaki ortak nokta ise, ölümü asla istemeyeceklerinin asıl sebebi öteki hayata dönük ümitlerini söndürecek derecede kötü işler yapmış ve âhiret hayatının varlığını bildikleri halde dünya hayatına taparcasına bağlanmış olmalarıdır. Bu son nokta Bakara sûresinin 96. âyetinde, “Yemin olsun ki, onları insanların yaşamaya en düşkünü olarak bulursun” şeklinde, burada 8. âyette de “kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm” denerek ifade edilmiştir Tevrat ve Yahudilik hakkında bilgi için bk. Âl-i İmrân 3/3-4; Ömer Faruk Harman, “Tevrat”, İFAV Ans., IV, 363-367; “Yahudilik”, İFAV Ans., IV, 464-470; ölümün mahiyeti hakkında bk. Âl-i İmrân 3/185; nefis-ruh-insan ilişkisi için bk. Nisâ 4/1; İsrâ 17/85. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 5 Sayfa 345-347Cuma Suresi 9-11. Ayet Tefsiri Müslümanların cuma günü yaptıkları haftalık toplu ibadetin önemi üzerinde durulmakta ve Resûlullah döneminde yaşanan bir olay ışığında ibadet ciddiyeti ve mabet âdâbıyla ilgili bir uyarı cuma şeklinde telaffuz edilen “cuma” cumua, cumaa kelimesi, “toplamak, bir araya getirmek” anlamına gelen “cem” kökünden türetilmiş bir isimdir. İslâm’dan önce “arûbe” diye anılan bu günün cuma adını almasının sebebi hakkında değişik izahlar bulunmakla beraber, bunların ortak noktası toplantı günü olması özelliğidir. Bu günün önemi ve faziletiyle ilgili birçok hadis bulunmaktadır. Bunlardan ikisinin anlamı şöyledir “Güneşin doğduğu en hayırlı gün cumadır. Âdem o gün yaratılmış, o gün cennete girmiş ve o gün cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet de cuma günü kopacaktır” Müslim, “Cuma”, 18; “Cumada öyle bir an vardır ki eğer müslüman bir kul o anı denk getirir Allah’tan iyi bir dilekte bulunursa Allah onu kendisine muhakkak verir” Müslim, “Cuma”, 13-15. Bazı rivayetlere dayanarak müslümanlar cuma gününün kendileri için bir bayram günü olduğunu kabul ederler ve bu güne ayrı bir önem verirler. Cuma hazırlığı çerçevesinde sünnet olan işlerin başında boy abdesti almak gelir; hatta bu, bazı âlimlere göre günü öğle vaktinde öğle namazı yerine kılınan namaza cuma namazı denir. Belli şartların varlığı halinde cuma namazının farz olduğu hususunda icmâ vardır. Cuma namazının tarihçesi hicret öncesine uzanır. Peygamberliğin 11. yılı m. 620 hac mevsiminde gerçekleşen ilk Akabe görüşmesi sonucunda Yesribli Medineli altı kişinin müslüman olmasını takiben bu şehirde İslâmiyet yayılmaya başlamış, hatta ertesi yıl yapılan Birinci Akabe Biatı’nın ardından Resûl-i Ekrem Medineliler’e İslâm dini hakkında bilgi vermesi ve Kur’an öğretmesi için Musab b. Umeyr’i görevli olarak göndermişti. İşte kaynaklar anılan bu ilk görüşmede Hz. Peygamber’e ilk olumlu cevabı veren ve peygamberliğin 13. yılında m. 622 yapılan İkinci Akabe Biatı’nda kendi aile çevrelerindeki İslâmî gelişmeleri takiple görevli on iki kabile sorumlusuna başkan nakîbü’n-nukabâ seçilen Esad b. Zürâre’nin Medine yakınlarında cuma namazı kıldırdığını kaydetmektedir. Bazı rivayetlerde Musab b. Umeyr’in de bu dönemde Medine’de cuma namazı kıldırdığı belirtilir. Hz. Peygamber’in ilk defa cuma namazı kıldırması ise hicret esnasında olmuştur. Şöyle ki, Resûlullah Medine’ye bir saat mesafede bulunan Kuba’ya varınca orada konaklamış ve pazartesiden perşembeye kadar ashabı ile beraber çalışarak İslâm’ın ilk mescidini inşa etmiştir. Cuma günü buradan hareket edip Medine yakınlarında Rânûnâ vadisine ulaştığında buradaki Sâlim b. Avf kabilesine misafir olmuş ve o sırada cuma vakti girdiğinden anılan vadideki namazgâhta cuma namazını kıldırmıştır. Günümüzde, bu yerde inşa edilmiş ve Mescid-i Cuma adıyla anılan küçük bir cami bulunmaktadır. O tarihten sonra toplu cuma ibadeti düzenli bir farîza olarak ifa edilmekle beraber konumuz olan âyetlerle bu ibadetin önemi pekiştirilmiş ve –aşağıda açıklanacağı üzere– bir olaydan hareketle hem bu namazın cemaat olarak yerine getirilmesi gereği hem de bu sırada dikkat edilecek bazı hususlarla ilgili mesajlar âyetteki özel vurgunun yanı sıra Resûlullah’ın birçok hadisinden cuma namazının diğer namazlardan daha önemli bir farîza olduğu anla­şılmaktadır. Bunlardan biri meâlen şöyledir “Her kim önemsemediği için üç cumayı terk ederse, Allah onun kalbini mühürler” Ebû Dâvûd, “Salât”, 210; Tirmizî, “Cuma”, 7. Hürriyeti kısıtlanmamış, yolculuk halinde olmayan ve geçerli mazereti bulunmayan müslüman erkeklere cuma namazı farzdır. Hastalık, camiye gidemeyecek ölçüde yaşlılık, hasta bakıcılık, hava ve yol durumunun sağlığa zarar verecek ölçüde olumsuz olması, can ve mal güvenliğinin tehlikeye girmesi cuma namazına gitmemeyi meşru kılan mazeretlerdir. Yine fakihlerin birçoğuna göre camiye götürecek kimsesi bulunsa bile âmâya cuma namazı farz değildir. Kendilerine cuma namazı farz olmayan kadınlar ve geçerli mazereti bulunan erkekler camiye gidip bu namazı kıldıkları takdirde ayrıca öğle namazı kılmaları gerekmez. Cuma namazının geçerli olabilmesi için ileri sürülen şartlar özetle şunlardır 1. Cuma kılınacak yerin şehir veya şehrin civarında bir yerleşim birimi olması, 2. Caminin belli özellikler taşıması, 3. Namazın devlet başkanı veya devlet otoritesinin izin verdiği bir imam tarafından kıldırılması, 4. Belirli sayıda cemaat bulunması, 5. Muayyen vakitte kılınması, 6. Hutbe okunması. Bu namazın müslümanların hayatında özel bir öneme sahip olması sebebiyle ve konuya ilişkin uygulamaların da etkisiyle müctehidler belirtilen hususlarda bazı şartlar ileri sürmüşlerse de zamanla bu görüş ayrılıklarının söz konusu ictihatların asıl amacı dışına çıkarılarak derinleştirildiği bir gerçektir. Esasen vakit ve hutbe şartı ile ilgili önemli bir ihtilaf bulunmamaktadır Cuma namazının vakti –Hanbelîler’in dışındaki– üç mezhebe göre öğle namazının vaktiyle aynıdır; hutbenin şart olduğunda ise görüş birliği vardır. Diğer şartlara gelince, bunlarla ilgili görüşlerin delilleri ve amaçları dikkate alındığında, küçük veya büyük bir yerleşim biriminde bulunan müslümanların cemaatte belirli bir sayı aranmaksızın ve arkasında namaz kılmaya razı olunan bir imam bulunduğunda cuma namazını kılmalarının gerekli olduğu sonucuna namazının iki rekat olduğu hususunda İslâm âlimleri arasında görüş birliği vardır. Buna cuma namazının farzı denmektedir. Bu namazı kıldırırken imam, öğle namazından farklı olarak Fâtiha’yı ve zamm-ı sûreyi sesli okur. Resûl-i Ekrem’in cuma günü öğle vaktinde gerek hutbeden önce gerekse anılan iki rekat farz namazdan sonra bir miktar nafile namaz kıldığı bilinmektedir. Fakat rekat sayıları hakkında farklı rivayetler bulunduğu için bu konuda mezhepler de farklı değerlendirmeler yapmışlardır. Hanefî mezhebince benimsenen uygulama şudur Hutbeden önce dört rekat, farzdan sonra da Ebû Hanîfe’ye göre dört rekat, Ebû Yûsuf ve Muhammed b. Hasan’a göre biri dört diğeri iki olmak üzere toplam altı rekat sünnet kılınır. Yukarıda değinilen sıhhat şartlarındaki eksiklik veya eksiklikler sebebiyle kılınan cuma namazının geçerli olmayabileceği ihtimalinden hareketle bazı yerlerde “zuhr-i âhir” adıyla kılınan dört rekatlık namazın sünnette ve sahâbe tatbikatında bir dayanağı namazı beş vakte ilâve bir namaz olmayıp cuma günlerinde –yükümlüleri açısından– öğle vaktinin ibadetidir. Bütün İslâm âlimlerine göre, namazla yükümlü olmakla beraber kendisine cuma namazı farz olmayanlar veya farz olup da bu namazı kaçıranlar dört rekat öğle namazı âyette yer alan buyruk gereğince cuma namazı ile yükümlü olanların cuma namazı için çağrı yapıldığında her işi bırakıp hemen toplu ibadet mahalline yönelmeleri gerekir. Burada “Alışverişi bırakın” buyurulmasını lafızcı bir yaklaşımla yorumlayıp sadece alışverişle meşgul olmanın yasaklandığını söyleyenler bulunmakla beraber âlimlerin çoğunluğuna göre maksat bununla sınırlı olmayıp benzeri işler, hatta namazdan alıkoyan her türlü meşgale de bu kapsamdadır. Râzî bir taraftan alışverişin günlük hayatın en yaygın meşguliyet türü olması diğer taraftan da ticaretle uğraşanların kendilerini kazanma arzusuna kaptırma ihtimalinin daha fazla olması sebebiyle bu örneğin seçilmiş olduğunu belirtir XXX, 10. Tabii ki –o sırada güvenlik görevi ifa etme gibi– gerekli ve meşru olan meşgaleler bu kapsamda Peygamber ve ilk iki halife zamanında sadece, imam hutbe için minbere çıktığında ezan okunuyordu; üçüncü halife Hz. Osman cuma vaktinin geldiğini haber vermek üzere bir de dış tarafta ezan okutmaya başladı ve bu bütün sahâbîler tarafından uygun görüldü; bu konuda sahâbe icmâı meydana geldi. Bu uygulama öncesinde âyette sözü edilen ve başka işleri terketmeyi gerektiren çağrının ülkemizde “iç ezan” diye bilinen ezan olduğunda şüphe bulunmamakla beraber, bir kısım fakihler Hz. Osman zamanında başlatılan ezanın da icmâ ile sâbit olması ve cuma namazına çağrı niteliği taşıması sebebiyle anılan yasağın artık dış ezanla birlikte başladığını savunmuşlardır. Ezandan namazın tamamlanmasına kadarki süre içinde alışveriş ve benzeri bir işle meşgul olmak yasaklanmış olmakla beraber bu esnada yapılan hukukî muamelelerin geçerli olup olmadığı hususunda fakihler arasında görüş ayrılığı vardır bilgi için bk. Elmalılı, VII, 4961-4990; Hayreddin Karaman, “Cuma”, DİA, VIII, 85-89.Âyetin “Allah’ı anmaya koşun” diye çevrilen kısmında “Allah’ı anmak”­tan maksadın cuma namazının ayrılmaz bir parçası olan hutbe ile birlikte iki rekatlık farz namaz olduğu genellikle ifade edilir. Hatta mezhep imamlarından Ebû Hanîfe buradaki “Allah’ı anma” ifadesine dayanarak, hutbenin rüknünü “Allah’a hamd, O’nu tesbih ve tehlil etmek” şeklinde belirlemiş yani bu şekilde hutbenin asgari gereğinin yerine getirilmiş olacağına hükmetmiştir. Bu arada bazı müfessirler, Hz. Peygamber’i, Hulefâ-yi Râşidîn’i ve takvâ sahibi müminleri övme ve öğüt verme içerikli hutbeler bu kapsamda sayılırsa da bazı zalim yöneticileri övücü ifadelerin “Allah’ı anma” değil “şeytanı anma” olarak nitelenmesi gerektiğini hatırlatırlar. Müfessirlerce genellikle, “koşun” emrinden gerçek anlamda koşma, telâşla yürüme ve hızla gitmenin kastedilmediği belirtilir. Bununla birlikte bazıları bunun “gidiniz” anlamına geldiğini, nitekim bu mânaya gelen bir kıraatin de bulunduğunu savunurken, bazıları kalp ve niyetle yönelme, bazıları da bir aksiyon amel gösterme yani işe koyulma mânasında olduğunu söylerler. İbn Atıyye son anlamı açıklarken kalkıp abdest almak, elbisesini giymek, yola çıkmak gibi eylemlerin hepsinin bu kapsamda düşünülmesi gerektiğini kaydeder bk. Zemahşerî, IV, 98-99; İbn Atıyye, V, 308-309; Şevkânî, V, 261-262; hutbe ve ilgili hükümler hakkında bilgi için bk. Mustafa Baktır, “Hutbe”, DİA, XVIII, 425-428.10. âyette geçen “yeryüzüne dağılınız” anlamındaki buyruk, cuma namazının kılınmasından sonra çalışmaya, dünya işiyle meşgul olmaya dinî bir engel bulunmadığını belirtmektedir. Bu ifadeyle muhtemelen, müslümanların yakın çevrelerinde dinî telakkilerine en fazla muttali oldukları yahudilerin cumartesi gününe ilişkin uygulamaları dolaylı biçimde eleştirilmiş olmaktadır. Zira onlar bir taraftan bu konuda kutsal kitaplarında yer alan ifadeyi yüce Allah’ın kudretini sınırlar ve O’na noksanlık izâfe eder bir biçime dönüştürmüşler Tekvîn 2/2-3, bir taraftan da ya bu güne ilişkin buyruğa hiç uymama yahut onu çerçevesi dışına taşırıp cumartesiyi abartılı bir yasaklar günü haline getirme şeklinde aşırılıklara gitmişlerdi bk. Bakara 2/65; Arâf 7/163-165. Böylece “Yeryüzüne dağılınız” buyurularak, cuma namazı çağrısı üzerine dünya meşgalesini bırakıp hemen toplu ibadet mahalline gitme vecîbesinin yanlış anlaşılması önlenmiş, yasağın namaz süresiyle sınırlı olduğuna açıklık getirilmiştir. İfadenin asıl amacı bu olmakla beraber, buradaki emir ifadesinden ayrıca çalışmaya teşvik anlamı da çıkarılabilir; çünkü âyetin devamında “ve Allah’ın lutfundan nasip arayınız” buyurulmaktadır. Bu da, namaz süresine ilişkin yasağın tembelliğe itici bir sebep olarak algılanmaması için yapılmış bir uyarı olmalıdır. Şu var ki “Bu ifade, –Ehl-i kitaba benzememek için– cuma gününün tatil edilmesinin dinen doğru olmadığını göstermektedir” şeklindeki çıkarıma bk. Kāsımî, XVI, 164 katılmak mümkün değildir. Zira bilinçli bir tercihle haftalık dinlenme gibi meşrû bir ihtiyacın karşılanmasını bu tür gerekçelerle önlemek de dinden olmayan şeyleri dine mal etme sonucunu doğurur ayrıca bk. Furkan 25/47; Rûm 30/23; Zâriyât 51/17-18; Nebe’ 78/9. Öte yandan bu âyetin “Allah’ı da çok anın ki kurtuluşa eresiniz” meâlindeki cümlesiyle, gerçek dindarlığa yalnız mâbed içinde ibadet edilmekle ulaşılamayacağına, burada olduğu gibi mabet dışında da Allah’ı anmanın, iş ve ticaret hayatında da O’nun rızâsını gözetmenin önemli olduğuna vurgu yapıldığı dikkatten kaçırılmamalıdır Emin Işık, “ VIII, 93.Önemli bir eleştirinin yer aldığı 11. âyette değinilen olayla ilgili olarak kaynaklarda yer alan bilgiler özetle şöyledir Bir gün Resûlullah cuma hutbesi irat ederken Medine’ye bir ticaret kervanının ulaştığını ilân eden sesler duyuldu. O sıralarda kıtlık olduğu için gıda maddesi getirecek bir kervanın gelmesi dört gözle bekleniyordu. Bu sesleri duyan cemaatin önemli bir kısmı o anda ibadet halinde olduklarını unutup yerlerinden fırladılar ve o tarafa doğru koşmaya başladılar; mescidde sadece on iki kişinin kaldığı rivayet edilir Buhârî, “Tefsîr”, 62; Tirmizî, “Tefsîr”, 62; Taberî, XXVIII, 103-105; İbn Atıyye, V, 309. Hz. Peygamber’i minberde bu şekilde ayakta dururken bırakıp gidenlerin ilk muhacirler ve ensar değil henüz İslâm’ı özümseyememiş yeni müslümanlar olması da muhtemeldir Derveze, VIII, 233; nitekim bazı rivayetlerde yukarıda belirtilen sayı on ikiden daha yüksektir bk. Zemahşerî, IV, 99; Râzî, XXX, 10. Onları telâşlandıran asıl âmil, gecikip mal alma fırsatını kaçırma kaygısıydı. Fakat kervanın gelişi o günkü âdetlere göre çalgı aletleriyle ve insanların ona eşlik eden sevinç çığlıklarıyla duyurulduğu için bu koşuşturma aynı zamanda bir şenlik ve eğlence havası da oluşturuyordu. İşte âyette bu sebeple hem ticaret hem eğlence faktörüne değinilmiştir; ama “ona” zamirinin müennes dişil olması, yöneldikleri esas şeyin eğlence değil ticaret olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte âyette, ister alışveriş yapma ister şenliğe katılma arzusuyla olsun, böyle önemli bir ibadetin yarım bırakılmasının tasvip edilemeyeceği, hele Hz. Peygamber’i o halde terketmenin asla edebe uygun olmadığı bildirilerek bu olay ışığında ibadet, toplu hareket, mâbed âdâbı ve peygambere saygı konularında daha bilinçli, titiz ve dikkatli olunması gerektiği uyarısı bu olayın Resûlullah zamanında birkaç defa tekerrür ettiğine dair bir rivayete yer vermekle beraber bu ihtimali zayıf görür XXVIII, 104, 105. İbn Âşûr da âyetin “bırakıverirler” şeklinde geniş zaman ifade etmediğine dikkat çeker XXVIII, 229.Bütün varlıkların sürekli olarak Allah’ı tesbih ettiği belirtilerek başlayan sûre, rızık verenlerin en hayırlısının Allah olduğu yani bütün varlıkları kapsayan bir görüp gözetmenin de yine O’na mahsus bir sıfat oluşu hatırlatılarak sona ermektedir. Kaynak Kur’an Yolu Tefsiri Cilt 5 Sayfa 348-354Cuma Suresi HakkındaMedine devrinde, muhtemelen hicretin birinci yılında nâzil olmuştur. Süleyman b. Yesâr’dan Mekkî olduğuna dair bir rivayet nakledilirse de Buhârî, Müslim ve diğer kaynaklarda yer alan hadisler, ayrıca sûrenin muhtevası onun Medenî olmasını gerektirir; âlimler çoğunluğunun görüşü de budur. Âyet sayısı on bir olan sûrenin fâsılaları م، ن harfleridir. Adını, cuma namazı için ezan okunduğunda camiye gitmeyi emreden 9. âyetinden nüzûl sebebine, 11. âyette yer alan, “Onlar bir ticaret ya da bir oyun ve eğlence gördükleri zaman ona akın ettiler ve seni ayakta bıraktılar” ifadesiyle işaret edilmiştir. Kaynaklarda verilen bilgilerden anlaşıldığına göre, Hz. Peygamber bir cuma günü hutbe okurken dışarıdan gürültüler ve davul sesleri duyulur o günün geleneklerine göre kervanların gelişi davul çalınarak ilân edilirdi. Bunun üzerine birçok sahâbî mescidi terkedip sesin geldiği tarafa doğru gider; bu durum mescidde on iki kişiyle kalan Hz. Peygamber’i çok üzer. Söz konusu kervan Şam tarafından geliyordu ve o yıl Medine’de büyük bir kıtlık hüküm sürdüğünden daha çok zahire ve yiyecek taşıyordu. Kervanın Dihye el-Kelbî’ye ait olduğu rivayet edilmekle birlikte Fahreddin er-Râzî, VIII, 208 bunun gerçeğe uymadığı ve âyetin Câbir b. Abdullah’ın kervanı hakkında nâzil olduğu belirtilmektedir İbn Kesîr, IV, 367; Elmalılı, VI, 4992. Konu ile ilgili bu ve benzeri rivayetler sûrenin nüzûl sebebiyle birlikte nüzûl yılına da ışık tutmaktadır. Çünkü sözü edilen kıtlık hicretten sonra meydana gelmişti. Cuma namazı ise İbn Sad’ın rivayetlerine bakılırsa et-Tabakāt, III, 118, 119 hicretten önce Medine’de kılınmaya başlanmıştı. Ancak bu âyetlerden anlaşıldığına göre sûrenin gelişine kadar ashap arasında cami ve cemaat âdâbıyla ilgili bir disiplin henüz teşekkül konusu, peygamber göndermenin ilâhî hikmet ve faydaları, vahyin yol gösterici etkinliği ve cuma namazıyla ilgili bazı hükümlerden ibarettir. Sûre, esmâ-i hüsnâdan dört ismin yer aldığı, bundan önce ve sonraki bazı sûrelerin de benzer ifadelerle ilk âyetlerini teşkil eden bir tesbih cümlesiyle başlar. Daha sonra Allah’ın ümmî bir kavim içinden peygamber göndermesinin sebepleri ve dolayısıyla peygamberin görevleri açıklanır. Bu görevler, peygamberlerin Allah’ın âyetlerini insanlara okumaları, onları maddî ve mânevî temizliğe teşvik etmeleri, onlara kitabı ve hikmeti öğretmeleridir. Peygamberlerin insanlığa yönelik bu hizmetleri, hem kendi dönemlerindeki insanlara hem de daha sonra gelecek ümmetlere şâmildir. Sûrenin bu konu ile ilgili âyetlerinde peygamberlerin görevleri Hz. Muhammed’in şahsında ifade edildikten sonra önceki ümmetlerden yahudilere gönderilen emirlerin onlar tarafından samimiyetle benimsenmediği ifade edilerek bu tür bir davranış içinde bulunanlar, sırtında Tevrat taşıyan ve tabii olarak onun kudsî muhtevasından habersiz olan merkebe benzetilmiştir. Tevrat gibi mukaddes bir kitaba sahip bulunduklarını söyleyen ve bu sebeple Allah’ın dostları olduklarını ileri süren yahudilerin samimiyetsizliği vurgulanarak onlara şöyle denilmektedir “Eğer Allah’ın dostu olduğunuz iddiasında samimi iseniz dostunuza kavuşmak üzere bir an önce ölmeyi temenni etmelisiniz”. Kur’ân-ı Kerîm’in başka âyetlerinde de belirtildiği üzere bk. el-Bakara 2/94-96 aslında yahudiler, yaratana karşı samimiyetsiz davrandıkları ve O’nun kullarına zulmettikleri için, ölmeyi ve büyük hesap gününe intikal etmeyi hiçbir zaman arzu etmeyen bir psikolojiye son üç âyetinde, cuma vakti gelince işi gücü bırakıp camiye gitme, namaz kılınınca tekrar işe dönme ve Allah’ın fazlu keremine sığınarak geçim için çalışma emredilmiş, mâbed içinde olduğu gibi mâbed dışında da Allah’ı anmanın önemi vurgulanmıştır. Gerçek dindarlığın yalnız mâbed içinde ibadet etmekle elde edilemeyeceğine, dindarın günlük hayatında da Allah’ı unutmaması gerektiğine ve kurtuluşun buna bağlı olduğuna işaret edilmiştir. Aslında bu sonuç kısmı, sûrenin başında göklerde ve yerde olan her şeyin Allah’ı zikir ve tesbih ettiğini bildiren ilk âyetle tam bir uyum içindedir. Mademki her şey sürekli olarak Allah’ın yüceliğini dile getirmektedir, öyleyse müslüman da kâinattaki bu âhenge katılmalı ve Allah’ı zikreden tabiatla uyum sûresi, dindarlığın vahye bağlı olmaksızın gerçekleşmeyeceğini, onun kuru bir iddia veya amelsiz bilgiler yığını ile değil bu bilgilerin yaşanmasıyla elde edilebileceğini ortaya koyar. Müminin, Hz. Peygamber’in tanıttığı engin ilâhî rahmet dünyasında kendi kendisiyle, birlikte ibadet ettiği din kardeşleriyle, hatta bütün insanlarla şeref, haysiyet ve uyum içinde yaşaması gerektiğini III, 313, 370; Buhârî, “Tefsîr”, 62/1-2, “Büyû”, 11; Müslim, “CumǾa”, 36-38, “Fezâǿilü’s-sahâbe”, 231; Tirmizî, “Tefsîr”, 63; İbn Sad, et-Tabakāt, III, 118, 119; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, VIII, 208; Kurtubî, el-CâmiǾ, XVIII, 91-120; İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Kurǿân, IV, 367; VIII, 141-150; Aynî, ǾUmdetü’l-kārî, Kahire 1392/1972, XVI, 88-90; Tecrid Tercemesi, III, 3-157; Âlûsî, Rûhu’l-meǾânî, IX, 66-67; Elmalılı, Hak Dini, VI, 4951-4993; Ömer Rıza Doğrul, Tanrı Buyruğu, İstanbul 1947, II, 853; Muhammed Tâhir b. Âşûr, Tefsîrü’t-tahrîr ve’t-tenvîr, Tunus 1984, XXVIII, 204-230; Muhammed Mekkî en-Nâsırî, et-Teysîr fî ehâdîsi’t-tefsîr, Beyrut 1405/1985, VI, Işık We use cookies on our website to give you the most relevant experience by remembering your preferences and repeat visits. By clicking “Accept All”, you consent to the use of ALL the cookies. However, you may visit "Cookie Settings" to provide a controlled consent. KuranCUMA Suresi9. Ayetiيَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نُودِي لِلصَّلَاةِ مِن يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ وَذَرُوا الْبَيْعَ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَyâ eyyuhâeyellezîne âmenûâmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler, îmân edenlerizâ nûdiyenida edildiği zaman, seslenildiği, çağrıldığı zamanli es salâtinamaza, namaz içinmin yevmigünlerden ..... günüel cumuaticumafes'av fe is'avo zaman, hemen koşunilâ zikri allâhiAllah'ı zikretmeye, Allah'ın zikrineve zerûve bırakınel bey'aalışverişzâlikumişte buhayrundaha hayırlılekumsizin içinineğer, keşkekuntumsiz oldunuzta'lemûnebiliyorsunuz, bilirsiniz Abdulbaki GölpınarlıEy inananlar cumâ günü namaz için nidâ edilince size, hemen Allah'ı anmaya koşun ve bırakın alışverişi; bu, daha da hayırlıdır size ParlıyanEy iman edenler! Cuma günü namaz için çağrıldığınızda, her türlü dünyevî alışverişi bırakıp Allah'ı anmaya, yani hutbeyi dinleyip namazı kılmaya koşun. Eğer bilirseniz bu sizin için daha UğurEy iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı ezan okunduğu zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha HulusiEy iman edenler!. . Cuma'nın günü'ndeki o salât için çağrıldığınızda, Allâh zikrine Hakikatinizi HATIRLATMA çağrısına koşun ve alışverişi bırakın! İşte bu sizin için daha hayırlıdır; eğer işin gerçeğini TekinEy iman edenler, Cuma günü namaza çağırıldığı zaman, hemen Allah’ı zikre, namaza, Allah’ın övünç kaynağı kelâmıyla ilgili açıklamaları dinlemeye, Allah’a şükretmeye koşun. Çarşılardaki, pazarlardaki, alışverişi, ticarî faaliyeti bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha Varol Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrıldığında Allah'ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha BulaçEy iman edenler, cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ı zikretmeye koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha Fikri YavuzEy iman edenler! Cuma günü, namaz için ezan okunduğu zaman hemen Allah’ın zikrine, hutbe dinlemeye ve namaz kılmaya gidin; alışverişi bırakın. Bu hutbe dinlemek ve namaz kılmak, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz...Bayraktar BayraklıEy iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı zaman, hemen Allah'ı anmaya koşunuz ve alış-verişi bırakınız. Eğer bilseniz bu sizin için çok hayırlıdır.[641]Bekir SadakEy inananlar! Cuma gunu namaz icin ezan okundugu zaman Allah'i anmaya kosun; alim satimi birakin; bilseniz, bu sizin icin daha YıldırımEy imân edenler! Cum'a günü namaza ezan İle çağrıldığında hemen Allah'ı anmaya namaz kılıp hutbe dinlemeye koşun; alım-satımı bırakın. Bu, eğer bilirseniz sizin için çok KülünkoğluEy inananlar! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, alışverişi bırakarak hemen Allah'ın zikrine koşun! Eğer bilirseniz bu, sizin için daha İşleri eskiEy inananlar! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman Allah'ı anmaya koşun; alım satımı bırakın; bilseniz, bu sizin için daha VakfiEy iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı ezan okunduğu zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha YükselEy inananlar, cuma toplantı günü namaza çağrıldığınızda ALLAH'ı anmak için acele edin ve alışverişi bırakın. Bilseniz, bu sizin için daha Hamdi YazırEy o bütün iyman edenler! Cum'a günü namaz için nida olunduğunda hemen Allahın zikrine koşun ve alım satımı bırakın, o sizin için daha hayırlıdır, eğer bilirsenizElmalılı sadeleştirilmişEy iman edenler, Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında hemen Allah'ın zikrine anılmasına koşun ve alım satımı bırakın; eğer bilirseniz, o sizin için daha sadeleştirilmiş - 2Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman, Allah'ı anmaya koşun, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha KuranEy iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığınız zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer siz gerçeği anlayan kimseler iseniz elbette bu, sizin için daha OnanEy inananlar, cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Tanrı'yı zikretmeye koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha Basri ÇantayEy îman edenler, cum'a günü namaz için çağrıldığı nız zaman hemen Allâhı zikretmiye gidin. Alış verişi bırakın. Bu, bilirseniz, sizin için çok hayırlıdır. Hayrat Neşriyat Ey îmân edenler! Cum'a günü namaz için seslenildiği ezan okunduğu zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alış-verişi bırakın! Eğer bilirseniz bu sizin için çok KesirEy iman edenler; cum'a günü namaz için çağrıldığınız vakit, hemen Allah' ın zikrine koşun ve alış-verişi bırakın. Bilirseniz bu, sizin için daha ÇelikEy iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ı zikretmeye koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha EsedSiz ey imana ermiş olanlar! Cuma günü namaz için çağrıldığınızda her türlü dünyevi alışverişi bırakıp Allah'ı anmaya koşun! Eğer bilseniz, bu sizin Nasuhi BilmenEy imân etmiş olanlar! Cuma günü namaz için nidâ olunduğu zaman hemen Allah'ın zikrine gidin ve alışverişi bırakın. Bu, eğer bilir kimseler oldu iseniz sizin için çok ÖngütEy iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman hemen Allah'ı zikretmeye koşun. Alış-verişi işi-gücü bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha PirişEy iman edenler, cuma günü namaz için çağırıldığınız zaman, alışverişi bırakıp Allah’ın zikrine koşun! Eğer bilirseniz bu sizin için daha YıldırımEy iman edenler! Cuma namazına ezan ile çağırıldığınız zaman derhal Allah’ı zikretmeye hutbe ve namaza gidin, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok AteşEy inananlar, Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman, Allâh'ı anmağa koşun, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha KuranEy iman edenler, Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ı zikretmeğe koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha ŞimşekEy iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğunda, alışverişi bırakıp Allah'ın zikrine koşun. Bilseniz, bu sizin için daha Nuri ÖztürkEy inananlar! Cuma günü, namaz için çağrı yapıldığında, Allah'ı anmaya/Allah'ın Zikri'ne koşun! Alışverişi bırakın! Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. En çok arananlar kelimelerEn çok okunan hakkında33 farklı kuran mealini aynı anda okumanızı ve kıyaslamanızı sağlar, Kuran ayetlerinin Arapçasını okunaklı şekilde sunar. Arapça okunuşlarını Türkçe seslendirme karşılığıyla birlikte görebilmenize yarar. Hepsinden önemlisi, Çok uzun çalışmalar sonucu özel olarak geliştirilmiş arama motoru ile; Tüm kuran meallerini ve arapça karşılıklarını doğru ve hızlı şekilde aramanızı sağlar.

cuma suresi 9 10 11 arapça