gamberdöneminde anlamak ve yaamak için okunmaktayken, ne 32 Taberi, Ali İmran suresi üçüncü ayette zikredilen “musaddikan lime beyne yedeyh”in, Kur’an olduğunu ifade etmektedir. Yani Cibril, elindeki Kur’an’ı tasdik etmek için (Yunus 10/37, Yusuf 11/11), “musaddikan beyne yedeh mine’l Kitab”, “mu- Ezberlemeniziçin;Âli İmran suresi 26. 27. Âyetleri Ezberlemek İçin 40 Tekrar SURELERİNTAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ. ALİ İMRAN SURESİ TEFSİRİ. Sûre adını 33. âyetinde geçen “Âlü İmrân” tamlamasından almıştır. Âl-i İmrân, İmrân ailesi demektir. Bakarasuresinin 163 ncü ayeti ile Ali îmranın bu ikinci ayetidir. [6] Bir rivayette de "Ayet-el-Kûrsînin" ilk ayeti ile bu Ali İmran suresi­nin birinci ve ikinci ayetinde olduğu bildirilmiştir. [7] Çelişki yok, hadisler birbirini güçlendiriyor.Üç ayetten ikisinde "Allah" ismi celâli geçmektedir. 75. Ehl-i Kitap’tan öylesi vardır ki ona bir kantar (altın) emanet etsen, onu sana geri verir. Öylesi de vardır ki ona bir dinar versen üstüne durmadığın müddetçe sana geri vermez. (Bunun nedeni) onların şöyle demeleridir: “Ümmilere karşı (yaptıklarımızda) bir Vay Tiền Nhanh. Giriş Tarihi 0853 Kuran’ın 3. Suresi olan Ali İmran suresi, 200 ayetten oluşmuştur. Medine’de indirilen bu sure, 33. ayetinde geçen İmran ailesi anlamına gelen Al-i İmran tamlamasından gelir. İmran ismi Kuran’a göre Meryem’in babasıdır ve aile alemlerine üstün kılınmıştır. Ali İmran suresinin 154. ayeti son derece önemlidir. Ali İmran Suresi 154. Ayeti okunuşu ve anlamı hakkında buradan bilgi alabilirsiniz. Ali İmran suresi hâkim konusu, peygamberlik, İsa, Meryem ve Hristiyanlıktır. Sure içerisinde sabırdan, cesaretten, kin ve öfkeye yenik düşmenin verdiği tehlikeden bahsedilir. İslam aleminde büyük öneme sahip bu ayetin faziletleri de vardır. Bu ayet özellikle duaların kabul olması için okunur. Bu ayetin önemi, Kuran'ı Kerim'in içerisindeki bütün harflerin Al-i İmran suresinin 154. ayetinde bulunmasıdır. Ali İmran Suresi 154. Ayeti Arapça Okunuşu Ali İmran Suresi 154. Ayeti Türkçe Okunuşu Śumme enzele 'aleykum min ba'di-lġammi emeneten nu'âsen yaġşâ tâ-ifeten minkums vetâ-ifetun kad ehemmet-hum enfusuhum yazunnûne biAllâhi ġayra-lhakki zanne-lcâhiliyyetis yekûlûne hel lenâ mine-l-emri min şey/-ink kul inne-l-emra kullehu liAllâhik yuḣfûne fî enfusihim mâ lâ yubdûne lekes yekûlûne lev kâne lenâ mine-l-emri şey-un mâkutilnâ hâhunâk kul lev kuntum fî buyûtikum leberaze-lleżîne kutibe 'aleyhimu-lkatlu ilâ medâci'ihims veliyebteliyaAllâhu mâ fî sudûrikum veliyumehhisa mâ fî kulûbikumk vaAllâhu 'alîmun biżâti-ssudûri Ali İmran Suresi 154. Ayeti Anlamı Sonra o kederin arkasından Allah size bir güven, bir grubunuzu kendinden geçiren uyuklama hali verdi; bir grup da kendi canlarının derdine düşmüşler, Allah hakkında haksız yere Cahiliye düşüncelerine kapılarak, "Bu işten bize ne?" diyorlardı. De ki "İşin tamamı Allah'a aittir." Sana açmadıklarını içlerinde gizliyorlar "Bu işte bizim görüşümüz alınsaydı burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki "Evlerinizde dahi olsaydınız, yine de haklarında ölüm yazılmış olanlar ölüp düşecekleri yere geleceklerdi. Bu, Allah'ın içinizde olanı ortaya çıkarması ve kalplerinizdeki şüpheyi gidermesi içindir. Allah kalplerde olanı bilir." Ali İmran Suresi 154. Ayeti Tefsiri Uhud Savaşı'ndaki bozgunun ardından yüce Allah Müslümanları büyük kederlere uğrattıktan sonra, cesaret ve metanetini yitirmeden, eninde sonunda Hz. Peygamber'in zafere kavuşacağına inanan ve onunla birlikte düşmana karşı var gücüyle vuruşan bir gruba hafif bir uyuklama hali vererek dinlenmelerini ve heyecanlarının yatışmasını sağlamıştı. Almış oldukları yaralardan dolayı acılar içerisinde olmalarına rağmen kendilerini güvende hissetmişler, kılıçları ellerinden düşecek derecede uyuklamışlardı. Nitekim olayı bizzat yaşamış olan Ebû Talha, kendileri savaş alanında iken bu uyku sebebiyle kılıcının birkaç defa elinden düştüğünü ve tekrar aldığını ifade etmiştir Buhârî, "Tefsîr", 3/11; "Megāzî", 20. Oysa şiddetli korku içindeki insanı uyku tutmaz, uykusuzluk devam ettikçe de perişanlık artar ve insanın manevi gücü çöker. Uhud Savaşı'ndaki ortam böyle bir neticenin doğması için son derece müsait idi. Çünkü müşrikler savaş alanından ayrılırken yine geleceklerini söyleyerek Müslümanları tehdit etmişlerdi; bu sebeple Müslümanlar düşmanın dönüp tekrar saldırmasından ve kendilerini imha etmesinden veya Medine'ye saldırarak yağmalamasından endişe ediyorlardı. İşte böyle bir ortamda yüce Allah'ın bir lutfu olarak Müslümanları tatlı bir uyku basıp, korkuyu unutturmuş, gergin olan sinirlerini dinlendirmiş, böylece huzur ve güvene kavuşarak yepyeni bir güç kazanmışlar, düşman çekildikten sonra da onları Hamrâülesed'e kadar takip etmişlerdir. Daha önce Bedir olayında da savaştan önce böyle bir güven uykusu gelmişti bk. Enfâl 8/11. Uhud'da ise savaş esnasında veya savaştan hemen sonra daha savaş alanında iken Müslümanlar böyle bir ilâhî lutfa mazhar oldular. Savaşa katılanlardan bir grup ise canlarının derdine düşüp kendilerinden başka bir şey düşünmüyorlardı. Bunlar, her ne kadar mümin görünüyorlarsa da gerçekte inanmamış oldukları için dini ve Hz. Peygamber'i savunmak gibi bir kaygıları bulunmayan münafıklardı. Savaşa sırf ganimet almak veya fitne çıkarmak maksadıyla katılmışlar, ancak büyük bir kısmı daha savaş başlamadan Abdullah b. Übey ile birlikte geri dönüp gitmiş; gidemeyenler ise müminlerin içinde kalmışlardı. Ancak müminleri huzura kavuşturan uyku bunları sarmamış, dolayısıyla korkuları arttıkça artmıştı. Savaşın seyri müminlerin aleyhine döndüğü için onlardan intikam alırcasına duygularını ortaya koyuyor ve Câhiliye kafasıyla haksız yere Allah hakkında kötü şeyler düşünüyor ve Hz. Muhammed'in peygamberliği hakkında tereddüt uyandıracak sözler söylüyorlardı Cahiliye kavramının anlamı için bk. Mâide 50 ve Furkan 25/63-66'nın tefsiri. Münafıkların "Bu işten bize ne" sorusundan anlaşıldığına göre onlar, düşmanla meydan savaşı yapma hususunda alınan kararın hatalı olduğuna, bu kararda kendilerinin sorumluluğu bulunmadığına, savaşın planlanmasında görüşlerine uyulmadığına, dolayısıyla elde edilen bu sonuçtan sorumlu olmadıklarına, sorumluluğun meydan savaşını isteyen müminlere ve onların sözünü dinleyen Hz. Peygamber'e ait olduğuna işaret etmek istemişlerdir. Nitekim münafık Muattib b. Kuşeyr'in, Hz. Peygamber'in yanında açığa vurmayıp münafıkların arasında söylediği "Bu işte bizim görüşümüz alınsaydı burada öldürülmezdik" ifadesinden de bu anlaşılmaktadır Taberî, IV, 142-143; Kurtubî, IV, 242. Oysa Hz. Peygamber, münafıkların reisi Abdullah b. Übeyy'i istişareye çağırmış, kendisi de onun görüşü doğrultusunda görüş beyan etmişti. Ancak gençler, düşmanı Medine dışında karşılamayı uygun gördükleri için karar onların görüşü doğrultusunda alınmıştı. Bu sebeple münafıkların böyle bir bahane ile Hz. Peygamber'e karşı itiraz hakları olmadığı gibi onu istibdat ile de suçlayamazlardı. Başka bir görüşe göre ayetin ilgili kısmı şöyle yorumlanmıştır Münafıklar Hz. Peygamber'e, "Bu işten bize bir yarar var mı?" diyerek bu savaşta kendileri için herhangi bir çıkar bulunmadığını vurgulamak istemişler; kendi aralarında da "Bu işten bizim bir çıkarımız olsaydı burada öldürülmezdik" demişlerdir Şevkânî, I, 436. Süleyman Ateş'e göre "Bu işte bizim görüşümüz alınsaydı burada öldürülmezdik" diyenler münafıklar değil samimi müminlerden bir gruptur. Ona göre münafıklar savaşa katılmamışlardır, oysa bunlar savaş anında söylenmiş sözlerdir. Savaşın dehşetinden sarsılan bazı müminlerin içlerinde böyle düşünceler belirmiştir. Zira bu sözleri söyleyen kimselerin affedildiği bildirilmektedir. Halbuki münafık nifak içinde kaldığı sürece affedilmez II, 122. Kanaatimizce Ateş'in bu görüşü isabetli değildir. Çünkü bir grup münafık müminlerin içinde kalarak savaşa katılmıştı. Bu sözü onların söylemiş olma ihtimali daha kuvvetlidir. Bir sonraki âyette affedildikleri bildirilenler ise münafıklar değil şeytanın vesvesesine aldanıp savaş yerinden ayrılan müminlerdir. Ayrıca Allah ve Peygamber uğrunda canı dahil her şeyini feda edecek derecede samimi müminlerin böyle bir söz söylemeleri mümkün değildir. Münafıkların bu tutumlarına karşılık yüce Allah, "De ki İşin tamamı Allah'a aittir" buyurarak emir ve iradenin kendisine mahsus olduğunu, galibiyet veya mağlûbiyetin ezelde takdir ettiği ilâhî kanunlarına uygun olarak meydana geldiğini ve geleceğini vurgulamakta; ölenlerin de yine Allah tarafından takdir edilmiş ecelleriyle öldüklerini, eceli gelenlerin evlerinden çıkmasalar bile ölümden kurtulamayacaklarını, her insanın ölümü nerede takdir edilmişse gidip orada öleceğini bildirmektedir. Ayrıca ayette bu olayların bir hikmete binaen cereyan ettiği, bunlarla müminlerin denendiği ve kalplerinde olan kötü düşüncelerin temizlendiği ifade buyurulmuştur. Şüphe yok ki insanların gerçek şahsiyetleri güç olaylar karşısında ortaya çıkar. Nitekim Uhud Savaşı'nda da böyle olmuş, bu imtihan neticesinde insanların gerçek yüzleri ortaya çıkarılmıştır. Kalplerdeki sırları dahi bilen yüce Allah'ın insanları imtihan etmesi, onların iç yüzlerini bilmediğinden değildir. Savaşlarda alınan yenilgiler, yaşanan acılar insanların kendilerini sorgulamalarına, hatalarını görmelerine ve durumlarını düzeltmelerine yardımcı olur. Bu sebeple âyette Allah'ın Uhud'da olup bitenlerle müminleri deneyip kalplerindeki yanlış düşünce ve duyguları temizlemeyi murat ettiğine işaret edilmektedir. Her şeyin yüce Allah'ın takdiriyle cereyan etmiş olması, bizim sebeplere sarılmayı ihmal etmemizi gerektirmez. Çünkü kazâ ve kaderin nasıl olduğunu, nerede, ne zaman ve ne şekilde tecelli edeceğini bilemeyiz; biz olayı ancak meydana geldikten sonra bilebiliriz. Biz çalışmakla ve sebeplere sarılmakla görevliyiz. Bütün gayretlerimize rağmen istediğimizi elde edemediysek o zaman Allah'ın takdirinin bizim isteğimize aykırı olduğuna inanır ve ona teslim oluruz. Bu durumda da sorumlu olmayız. Bayraktar Bayraklı Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an MealiÇocuğu doğurunca, Allah onun neyi doğurduğunu çok iyi bilmesine ve herhangi bir erkeğin bu kız gibi olamayacağı gerçeğine rağmen şöyle dedi "Ey Rabbim! Bir kız çocuğu doğurdum. Ona Meryem ismini verdim. Lanetlenmiş şeytana karşı onu ve soyunu korumanı diliyorum."Mehmet Okuyan Kur’an Meal-TefsirOnu doğurunca -Allah onun ne doğurduğunu çok iyi bilirken- şöyle demişti "Rabbim! Ben onu kız olarak doğurdum. Erkek, kız gibi değildir.*Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan koruman için sana sığınıyorum."*Edip Yüksel Mesaj Kuran ÇevirisiOnu doğurunca, "Efendim, onu kız doğurdum" dedi - ALLAH onun ne doğuracağını biliyordu- "Erkek kız gibi değil. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu, kovulmuş sapkından koruman için sana yalvarırım."Onu doğurunca "Rabbim! Ben onu kız olarak doğurdum." -Zaten Allah onun ne doğurduğunu daha iyi biliyordu- Erkek kız gibi değildir. İsmini, Meryem koydum. Onu ve soyunu, kovulmuş şeytana karşı Sen'in himayene bırakıyorum." Vakfı Süleymaniye Vakfı MealiDoğum yapınca, ne doğurduğunu Allah daha iyi bildiği halde "Sahibim! Kız doğurdum. Erkek kız gibi olmazdı! Ben ona Meryem adını verdim; onu ve soyunu, kovulmuş şeytandan korumanı bekliyorum." Rıza Safa Kur'an-ı Kerim GerçekOnu doğurunca, şöyle dedi "Efendim! Onu kız doğurdum!" Allah, ne doğurduğunu zaten biliyordu. "Oysa erkek, kız gibi değildir. Ona, Meryem ismini verdim. Onu ve soyunu, kovulmuş şeytandan, Sana sığındırıyorum!"Mustafa İslamoğlu Hayat Kitabı Kur’anFakat çocuğu doğurunca dedi ki "Rabbim! Onu kız doğurdum -Allah onun ne doğurduğunu ve erkeğin kız gibi olamayacağını pekala biliyordu-; ve adını Meryem koydum İmdi ben onu ve soyunu taşlanmış şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum!"Yaşar Nuri Öztürk Kur'an-ı Kerim MealiOnu doğurunca -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bildiği halde- şöyle dedi "Rabbim, onu kız olarak doğurdum ve erkek, kız gibi değildir. Adını Meryem koydum onun. Onu ve soyunu, kovulmuş şeytandan sana sığındırıyorum."Ali Bulaç Kur'an-ı Kerim ve Türkçe AnlamıFakat onu doğurduğunda -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken- dedi ki "Rabbim, doğrusu bir kız çocuğu doğurdum. Erkek ise, kız gibi değildir. Ona Meryem adını koydum. Ben onu ve soyunu o taşa tutulmuş kovulmuş şeytandan Sana sığındırırım."Elmalılı sadeleştirilmiş Onu doğurduğu zaman "Ya Rab, onu kız doğurdum" dedi. Oysa ne doğurduğunu Allah daha iyi biliyordu. Halbuki erkek, kız gibi değildi; ben onun adını Meryem koydum ve işte onu ve soyunu taşlanmış şeytanın şerrinden sana Esed Kur'an MesajıFakat, çocuğu doğurunca, "Ey Rabbim!" dedi, "Bak, bir kız çocuk doğurdum." Halbuki Allah, neyi doğuracağını ve onun istediği erkek çocuğun hiçbir zaman bu kız gibi olamayacağını bilmekteydi; "ve ona Meryem ismini verdim. Lanetlenmiş Şeytana karşı onu ve soyunu korumanı diliyorum."Diyanet İşleri Kur'an-ı Kerim Türkçe MealiOnu doğurunca, "Rabbim!" dedi, "Onu kız doğurdum." -Oysa Allah, onun ne doğurduğunu daha iyi bilir- "Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum."Elmalılı Hamdi Yazır Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiDerken vaktaki hamlini vaz' etti "Ya rabbi onu dişi vaz' ettim" dedi, Allah daha iyi bilirken ne vaz'ettiğini, halbuki erkek dişi gibi değildi, bununla beraber ben onun adını Meryem kodum ve işte ben onu ve zürriyyetini o recim şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorumSüleyman Ateş Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiOnu doğurunca Allah onun ne doğurduğunu bilirken yine şöyle söyledi "Rabbim, onu kız doğurdum, erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum."Fakat, O'nu doğurduğunda -Tanrı onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken- Dedi ki "Rabbim, doğrusu bir kız çocuğu doğurdum. Erkek ise kız gibi değildir, O'na Meryem adını koydum. Ben O'nu ve soyunu o taşa tutulmuş kovulmuş şeytandan Sana sığındırırım".Hasan Basri Çantay Kur'an-ı Hakim ve Meal-i KerimFakat onu kız çocuğunu doğurunca, Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilici iken "Rabbim, hakıykat, ben onu kız olarak doğurdum. Erkek, kız gibi değildir. Gerçek ben adını Meryem koydum. Ben onu da, zürriyyetini de o taşlanmış koğulmuş şeytandan Sana sığınır Sana ısmarlar ım" onu doğurunca-Allah onu ve doğurduğunu daha iyi bilici iken-Rabbım ben onu kız olarak doğurdum. Erkek, kız gibi değildir. Gerçekten ben adını Meryem koydum. Ben onu da soyunu da kovulmuş şeytandan sana sığındırırım, Piriş Kur'an-ı Kerim Türkçe AnlamıOnu doğurunca da -Rabbim, ben, kız doğurdum. Halbuki Allah, neyi doğuracağını en iyi bilendir Erkek, kız gibi değildir. Adını Meryem koydum, O'nu da onun soyunu da kovulmuş şeytandan senin korumana veriyorum" Yıldırım Kuran-ı Kerim ve MealiDerken onu doğurunca da "Ya Rabbi, dedi, ben bir kız doğurdum. -Zaten Allah ne doğurduğunu pek iyi biliyordu-, erkek evlat, elbette kız gibi değildir. Ben onun adını Meryem koydum. Onu da, onun neslinden gelecekleri de o mel'un şeytanın şerrinden korumanı niyaz ediyorum."Ahmed Hulusi Türkçe Kur'an ÇözümüVadesi gelip erkek olur umuduyla mabede adadığını doğurduğunda, "Rabbim, kız çocuk doğurdum"; Allah biliyordu kızın erkek gibi olmadığını dişinin erkek işini göremeyeceğini. "Onu Meryem diye adlandırdım. Onu ve neslini, taşlanmış şeytandan korumana bırakıyorum. "Edip Yüksel Eski Baskı Mesaj Kuran ÇevirisiOnu doğurunca, 'Rabbim, onu kız doğurdum,' dedi -ALLAH onun ne doğuracağını biliyordu- 'Erkek kız gibi değil. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu, kovulmuş şeytandan koruman için sana yalvarırım.'Erhan Aktaş Eski Baskı Kerim Kur'anOnu doğurunca "Rabbim! Ben onu kız olarak doğurdum." -Zaten Allah onun ne doğurduğunu daha iyi biliyordu- Erkek kız gibi değildir. İsmini, Meryem, koydum. Onu ve soyunu, kovulmuş şeytana karşı Sen'in himayene bırakıyorum." Khalifa The Final TestamentWhen she gave birth to her, she said, "My Lord, I have given birth to a girl" - GOD was fully aware of what she bore - "The male is not the same as the female. I have named her Mary, and I invoke Your protection for her and her descendants from the rejected devil."The Monotheist Group The Quran A Monotheist TranslationSo when she had delivered she said "My Lord, I have delivered a female," and God is fully aware of what she delivered, "And the male is not like the female, and I have named her Mary, and I seek refuge for her and her progeny with You from the outcast devil."Edip-Layth Quran A Reformist TranslationSo when she delivered she said, "My Lord, I have delivered a female," and God is fully aware of what she delivered, "The male is not like the female, and I have named her Mary, and I seek refuge for her and her progeny with You from the outcast devil." Error 522 Ray ID 7383dbbc4ba341bc • 2022-08-09 221720 UTC AmsterdamCloudflare Working What happened? The initial connection between Cloudflare's network and the origin web server timed out. As a result, the web page can not be displayed. What can I do? If you're a visitor of this website Please try again in a few minutes. If you're the owner of this website Contact your hosting provider letting them know your web server is not completing requests. An Error 522 means that the request was able to connect to your web server, but that the request didn't finish. The most likely cause is that something on your server is hogging resources. Additional troubleshooting information here. Cloudflare Ray ID 7383dbbc4ba341bc • Your IP • Performance & security by Cloudflare Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Fetekabbelehâ rabbuhâ bikabûlin hasenin veenbetehâ nebâten hasenen vekeffelehâ zekeriyyâs kullemâ deḣale aleyhâ zekeriyyâ-lmihrâbe vecede indehâ rizkâans kâle yâ meryemu ennâ leki hâżâs kâlet huve min indiAllâhis innaAllâhe yerzuku men yeşâu biġayri hisâbinRabbi, onu iyi bir surette kabul etti, bir nebat yetiştirir gibi onu yetiştirdi, geliştirdi, Zekeriyya'yı da onun hizmetine memur etti. Zekeriyya, ne vakit mihRaba girse yanında bir yiyecek bulurdu. Ya Meryem demişti, bunlar nereden geliyor sana? Meryem, Allah'tan demişti, şüphe yok ki Allah dilediğini sayısız rızıklarla rızıklandırır. Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu Meryem’i güzel bir bitki gibi eğitip yetiştirdi. Zekeriya’yı da ondan sorumlu kıldı. Hz. Meryem’i, Hz. Zekeriya’nın kefalet ve terbiyesine verdi. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, onun yanında temiz ve leziz bir yiyecek bulurdu. “Bu sana nereden geldi ey Meryem?” diye sorunca “Bu, Allah katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir” derdi. [Not Mihrab; Nefsi düşünceler, şeytani dürtüler ve zalim düzenlerle harb=mücadele edilen kutsal mekân, camilerin ön tarafındaki imam makamı.]... Devamı..Bunun üzerine Rabbi, kız çocuğunu hoşnut olarak kabul etti, O, onu güzelce büyüttü ve Zekeriyya'nın himayesine verdi. Zekeriyya ne zaman O'nu mabedde ziyaret ettiyse, yanında yiyecekler görür ve sorardı “Ey Meryem! Bunlar sana hangi taraftan geliyor?” Meryem “Bunlar Allah'tandır, Allah dilediğine hesapsız rızık bağışlar” diye cevap hizmetkârın yerini dolduramaz zannettikleri Meryem'e, yaratan, yaşama kabiliyeti gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden Rabbi o derece hüsnü kabul gösterdi ki, onu, ilk yaratılışa benzer bir yaratma ile, bir ümmete hizmet edecek, dölsüz, güzel bir oğul ihsanına layık gördü. Onun bakımını, nafakasını, ihtiyaçlarının karşılanmasını, Zekeriyya'nın sırtına yükledi, onu Zekeriyya'nın himayesine verdi. Zekeriyya mabeddeki özel bölmede onunla her karşılaştığında Meryem’in yanında yiyecekler, meyvalar görür “Ey Meryem, bunlar sana nereden geliyor?” diye sorardı. O da “Bu Allah tarafındandır, Allah sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselere, lütuf ve ihsanından kayda geçirilmeyen, dara düşürmeyen, ölçüye tartıya vurulmayan, hesabı sorulmayan, itiraza mahal olmayan hesapsız nimet ve rızık verir” el-Lübâb, fî Ulûmi’l-kitâb, 5/ onu güzel bir kabulle kabul etti; güzel bir şekilde yetiştirip büyüttü ve onun bakımını Zekeriyya'nın yükümlülüğüne verdi. Zekeriyya ne zaman onun bulunduğu mabede girse yanında yiyecek bulurdu. "Ey Meryem! Bu sana nereden geliyor?" derdi. O da "Allah'ın katındandır. Şüphesiz Allah dilediğine hesapsız rızık verir" üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu 'Meryem, bu sana nereden geldi?' deyince, 'Bu, Allah katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir' üzerine Rabbi, Meryem'i güzel bir kabul ile kabul buyurdu ve onu iyi bir şekilde yetiştirdi ve eniştesi Zekeriyya peygamberi de ona kefil himayesine memur kıldı. Zekeriyya ne zaman Meryemin bulunduğu mihraba girdiyse, onun yanında bir yiyecek buldu. “-Ey Meryem! Bu sana nereden geliyor?” dedi. O da “- Bu Allah tarafından, şüphe yok ki Allah dilediğini hesapsız olarak rızıklandırır” Rabbi, güzel bir şekilde o kızı ondan kabul etti. Ve onu güzelce büyüttü. Zekeriya da ona kefil sahip oldu. İbadet odasına her girdiğinde onun yanında rızık bulurdu. “Ey Meryem! Bunlar nerden sana geliyor?” derdi. Meryem “Allah’ın katından.. Allah istediğine hesapsız rızık verendir.” diye cevap üzerine Rabbi, Meryem'i hoşnutlukla kabul etti, onu güzelce büyüttü ve onu Zekeriyyâ'nın himayesine verdi. Zekeriyyâ, ne zaman onu mabedde ziyaret ettiyse yanında yiyecekler görür ve sorardı “Ey Meryem! Bunlar sana nereden geliyor?” Meryem, “Bunlar Allah'tandır, Allah dilediğine hesapsız rızık bağışlar” diye cevap hemen onu, güzellikle onayladı, onu iyi yetiştirdi, ona bakmayı emretti Zekeriya'ya, her ne zaman Zekeriya, Meryem'in bulunduğu Mihrab'a girerse, onun yanında azık bulurdu, dedi ki Meryem! Bu nereden?» O dedi ki Allahtandır, Allah, kime isterse hesapsız azık verir»Bunun üzerine Rabbi, Meryem'i güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu nadide bir çiçek gibi yetiştirdi. Eniştesi Zekeriya'yı da çekilen kura sonucunda ondan sorumlu kıldı. Zekeriya, Meryem'in bulunduğu bölmeye her girişinde, orada bir rızık bulur, “Ey Meryem! Bu sana nereden geliyor?” diye sorardı. O da “Bu, rızıkları yaratan ve bana ulaşmasını sağlayan Allah katından” diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık ânın ricâsını hüsn-ü kabûl itdi, Meryem’e iyi bir meyve hâsıl itdirdi, Zekeriya çocuğa bakdı,[2] Meryem’i hücresinde her ziyâret itdiği vakit yanında rızık görüyor idi. Zekeriya Meryem’e "Bu rızık nereden geliyor" diye sordı, "Allâh’dan geliyor" cevâbını virdi. Çünki Allâh istediğine hesâbsız rızık ihsân ider.[2] Ya’ni güzel yetişdirilmesi içün Zekeriya aleyhisselamı me’mûr onu güzel bir kabulle karşıladı, güzel bir bitki gibi yetiştirdi; onu Zekeriya'nın himayesine bıraktı. Zekeriya mabedde onun yanına her girişinde, yanında bir yiyecek bulurdu. "Ey Meryem! Bu sana nereden geldi?" demiş, o da Bu, Allah'ın katındandır" cevabını vermişti. Doğrusu Allah dilediğini hesapsız üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı[88] da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. “Meryem! Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık Meryem’in teyzesinin kocası idi. Meryem’in Beyt-i Makdis’te bakımını Zekeriya peygamber Meryem'e hüsnü kabul gösterdi; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriyya'yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyya, onun yanına, mâbede her girişinde orada bir rızık bulur ve Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?» der; o da Bu, Allah tarafındandır. Allah, dilediğine sayısız rızık verir, derdi. Zekeriyya aleyhisselâm, Hz. Meryem’in teyzesinin kocası idi. Âyette ifade edildiği gibi Hz. Meryem’in Beyt-i Makdis’te bakımını Zekeriyya üzerine alm... Devamı..Rabbi, adağını güzel bir şekilde kabul etti ve onu Zekeriya'nın himayesinde güzel bir çiçek gibi yetiştirdi. Zekeriya, tapınakta onun yanına her girişinde yanında yiyecekler bulurdu. "Meryem, bunlar sana nereden geliyor," diye sorduğunda, "Bu, ALLAH katındandır. ALLAH dilediğini hesapsız rızık verir," üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve Zekeriyya'nın himayesine verdi. Zekeriyya ne zaman kızın bulunduğu mihraba girse, onun yanında yeni bir yiyecek bulurdu. "Meryem! Bu sana nereden geldi?" deyince, o da "Bu, Allah katındandır." derdi. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık üzerine rabbı onu güzel bir kabul ile kabul buyurdu ve güzel bir surette yetiştirdi, Zekeriyanın himayesine verdi, Zekeriyya onun üzerine mihraba her girdikçe yanında yeni bir rızk bulur, ya Meryem! bu sana nereden? derdi, o da Allah tarafından, derdi Şüphe yok ki Allah dilediğini hisabsız merzuk buyururBunun üzerine Rabb'i onu iyi bir şekilde kabul etti. Ve onu iyi bir şekilde yetiştirdi. Onu, Zekeriya'nın korumasına verdi. Zekeriya ne zaman mihraba¹ girse, onun yanında yiyecek bir şey bulurdu. “Ey Meryem! Bunlar sana nereden geldi?” derdi. O da “Bunlar, Allah'tandır.”² derdi. Kuşkusuz, Allah, dilediğini³, hesapsız olarak Merdivenle çıkılan yüksekçe yer, oda. 2. Allah\ın lütfudur, nimetidir. 3. Uygun üzerine Rabbi onu iyi bir rızaa ile kabul etdi. Onu güzel bir nebat gibi büyütdü. Zekeriyyâyi de ona bakmıya me'mur etdi. Zekeriyyâ ne zaman kızın bulunduğu mihraaba girdiyse onun yanında bir yiyecek buldu Meryem, bu sana nereden geliyor?» dedi. O da Bu, Allah tarafından. Şübhe yokdur ki Allah kimi dilerse ona sayısız rızık verir» Rabbi onu Meryem'i, annesinden güzel bir kabûl ile kabûl etti ve onu güzel bir bitki bir çiçek gibi yetiştirdi; ve onu akrabâsı bulunan Zekeriyyâ'nın himâyesine verdi. Ne zaman Zekeriyyâ onun yanına ma'bede girse, yanında bir rızık bulurdu. “Ey Meryem! Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah tarafındandır!” derdi. Şübhesiz ki Allah, dilediğini hesabsız olarak onu Meryem’i güzel bir şekilde kabul etti ve Meryem’i sanki bir nebat yetiştirir gibi güzel bir şekilde yetiştirdi ve Zekeriya’yı Meryem’e kefil yaptı. Zekeriya ne zaman mabette onun yanına girdiyse, mutlaka orada bir rızık buldu. “Ey Meryem bu sana nereden geldi?” diye sorduğunda, Meryem de “Onlar Allah katından, muhakkak ki Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır” üzerine çalabı bu kızı çok iyi karşıladı. Onu güzel bir bitki gibi bitirdi. Zekeriya’yı da onun yetiştiricisi yaptı. Zekeriya Meryem’in bulunduğu tapınağa her varışında onun yanında bir azık bulurdu da sorardı Ey Meryem! Bu azık sana nereden geliyor?» Meryem de Allah’tan» derdi. Çünkü Allah kimi dilerse sayısızca kızı hüsn-ü kabul ile kabul etti, pek güzel büyüttü. Zekeriya/yı ona bakmağa memur etti. Her ne zaman Zekeriya kızın bulunduğu çardağa [⁴] girse yanında bir nevi rızk [⁵] bulurdu Meryem! Bu, sana nereden geliyor?» Diye sorunca Meryem Bu, Allah tarafından geliyor» derdi. Allah dilediğine sayısız rızk verir.[4] Veya beyt-i makdisin eşref bir mahalline.[5] Vakitsiz rızk veya el emeğiyle değil Allah'ın fazl ve keremi ile hâsıl olan üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki olarak bitirdi¹⁰. Zekeriya’yı da kefil/ bakmakla yükümlü kıldı. Zekeriya mihrapta¹¹/mabette onun bulunduğu yere her ne zaman girse, onun yanında bir rızık bulurdu. “Ey Meryem! Bu sana nereden geliyor?” diye sordu O da “Bu, Allah katındandır. Muhakkak ki Allah dilediğine hesapsız rızık verir” “Onu güzel bir bitki olarak bitirdi” ifadesinden hem çok titizlikle bakıldığına hem de ileride bitkilerdeki spontane üremeye benzer bir evladı olac... Devamı..Rabbi onu güzel bir kabulle karşıladı, onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya mihrapta onun yanına her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. “Meryem! Bu sana nereden geldi?” deyince, o da, “Bu, Allah katındandır. Doğrusu Allah dilediğine hesapsız rızık verir.” Allah, Meryem’i kendi yolunda adanmış kıymetli bir adak olarak güzelce kabul buyurdu ve onu nâdide bir çiçek gibi güzelce yetiştirdi. Onun eğitim ve bakımını, çekilen kura sonucunda Zekeriya üstlendi. Zekeriya, onu ne zaman mâbetteki odasında ziyaret etse, yanında türlü türlü yiyecekler görürdü. Bunun üzerine, hayret ve hayranlıkla ona sordu“Ey Meryem, bunlar sana nereden geliyor?” Meryem de“Bunlar, Allah katındandır. Bu yiyecekleri yaratan ve bana ulaşmasını sağlayan Allah, dilediğinehiç beklemediği imkânlar yaratarak sınırsız nîmetler bahşeder!” dedi. Rabb’i onu güzel bir kabul ile karşıladı. Onu, Zekeriyya’nın kefaletine vermek suretiyle güzel bir eğitim ile yetiştirdi. Ne zaman Zekeriyya Mabed’e girdiyse, ona uğradıysa, yanında rızık buluyordu. -“Ey Meryem! Bu sana nereden?” dedi. O da -“O Allah katındandır. Allah, dileyeceği kimseyi hesap dışı rızıklandırıyor” duasını kabul etti. Bebeğin bakımını da Zekeriyya'ya emanet etti. O da onu nadîde bir çiçek gibi yetiştirip büyüttü. Hattâ Zekeriyya, ne zaman özel odasına girse Meryem’in yanında yiyecek bulur ve Meryem'e Meryem! bunlar da ne? " diye sorardı. Meryem de " Bunlar Allah'tan, çünkü Allah isterse, sorup etmeden de rızk verebiliyor " diye karşılık üzerine Rabbi O’nu güzel bir şekilde kabul buyurdu. Meryem’i güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı da Meryem’in bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, O’nun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. "Meryem! Bu yiyecekler sana nereden geldi?" derdi. O da "Allah katından!" diye cevaplardı. Zira Allah dilediğine hesapsız rızık verir. Rabbi onu Meryem’i güzel bir şekilde duasını kabul etmişti; onu güzel bir bitki olarak yetiştirmiş [*] ve Zekeriya’yı da onun bakımıyla görevlendirmişti. Zekeriya mabette onun yanına her girişinde orada bir rızık bulurdu. Zekeriya, “Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?” dediğinde, o da “Bu, Allah katındandır.” demişti. Şüphesiz ki Allah dilediğine layık olana hesapsız rızık insan olması için hücre oluşumuna gereksinim vardır ve bütün hücrelerin de doğrudan veya dolaylı, organik veya inorganik olarak “toprak”tan me... Devamı..Bunun üzerine Rabbi, onu adak olarak güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu, Zekeriyya’nın himâyesine vererek güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya, Meryem’in bulunduğu o şerefli yere¹ her girdiğinde, onun yanında yiyecek bulunca ona “Ey Meryem! Bu sana nereden geldi?” dedi. O da “Bu, Allah’ın katındandır. Şüphesiz Allah, dilediği kimseye hesapsız rızık verir.” Mihrab Mescidlerin ön tarafında imamın duracağı yer, demektir. “Zikr’ül-cüz, iradet’ül-kül” yoluyla mecâzen, mescidlere ve en şerefli, en ileri mev... Devamı..Bunun üzerine Rabbi, kız çocuğunu hoşnutlukla kabul etti, onu güzelce büyüttü ve Zekeriya’nın himayesine verdi. ²⁶ Zekeriya, ne zaman onu mâbedde ziyaret ettiyse yanında yiyeceklerle görür ve sorardı “Ey Meryem, bunlar sana nereden geliyor?” Meryem “Bunlar Allah’tandır; Allah, dilediğine hesapsız rızık bağışlar!” diye cevap verirdi. ²⁷26 Bu surenin 44. ayetinden açıkça anlaşılacağı gibi, annesinin vaadinden dolayı Mâbed’in hizmetine adanacak olan bu kızın sorumluluğunu hangi din ada... Devamı..Rabbi onu, büyük bir memnuniyetle kabul etti ve onu nadide bir çiçek gibi yetiştirdi. Onun bakımını da Zekeriya yüklendi. Zekeriya, ne zaman onun bulunduğu ibadet mahalline girse onun yanında farklı bir yiyecek bulurdu “Bu sana nereden geldi?” dediğinde, Meryem şöyle cevap verirdi “Bu, Allah katındandır.” Doğrusu Allah, hak eden kimseye hesapsız rızık bağışlar. 16/51...55, 34/39Bunun üzerine Rabbi onu memnuniyetle kabul etti; dahası onu bir çiçek gibi yetiştirdi ve Zekeriyya’nın himayesine verdi. Zekeriyya ne zaman Mihrab’a girse, onun yanında yiyecekler görürdü. Ve bir gün sordu “Ey Meryem! Bunlar sana nereden geliyor?” O da cevapladı “Bunlar Allah katındandır; Allah isteyen/istediği kimseye hesapsız rızık bağışlar.”[⁵⁷¹][571] Bu âyet Hz. İsa ve annesi hakkındaki Mâide 75 ışığında anlaşılmalıdır “..her ikisi de bildik yiyeceklerle beslenen ölümlü insanlardı.”... Devamı..Artık onu Rabbisi bir güzel kabul ile kabul buyurdu ve onu bir güzel nebat olarak yetiştirdi. Zekeriya'yı da ona bakmaya memur etti. Zekeriya her ne zaman mahfilde onun yanına girse, onun yanında bir rızık bulurdu. Ya Meryem! Bu sana nereden geldi?» O da Bu, Allah tarafından,» der idi. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ dilediğini hesapsız merzûk onu güzellikle kabul buyurdu ve pek güzel bir tarzda yetiştirdi. Onu Zekeriyya'nın eğitim ve himayesine verdi. Zekeriyya onun yanına Mâbede ne zaman girse beraberinde yiyecekler bulurdu. “Meryem! Bu yiyecekleri nereden buluyorsun? ” deyince de o “Bunlar Allah tarafından gönderiliyor. Muhakkak ki Allah dilediğine sayısız rızıklar verir. ” derdi. Mâbed Âyette mihrab diye geçer. Mâbedin ön tarafında ibadet esnasında imamın durduğu yere denir. Zikr-i cüz irade-i kül bir bütünün, parçasını söyle... Devamı..Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve Zekeriyya da onun bakımını üstlendi. Zekeriyya, onun yanına, mihraba her girdiğinde yanında bir rızık bulurdu. "Ey Meryem, bu sana nereden?" derdi. O da "Bu, Allah katından" derdi. "Allah, dilediğine hesapsız rızık verir."Rabbi Meryem'i anasının nezri ve du'âsı vechile hüsn-ü kabûl buyurub onı eyi bir nebât gibi inbât iyledi eyi ve kıymetdâr bir fidan gibi büyütdi Onı Zekeriyâ tekeffül itdi. Vasîliğini ve idâresine bakmağı Zekeriyâ 'uhdesine aldı Zekeriyâ Meryem'in mihrâbına Mescid-i Aksâ'daki hücresine her girdikde yanında rızık yiyecek şeyler meyveler bulurdı. Yâ Meryem! Bunlar sana nerden diye sordukda Meryem Bunlar Allâh Te'âlâ'nın 'indindendir. Allâh dilediğini hesâbsız rızıklandırır didi. Sahibi Meryem’i güzelce kabul etti ve güzel bir bitki[1] gibi yetiştirdi. Bakımını da Zekeriya’ya yükledi[2]. Zekeriya ne zaman onun dairesine[3] girse yanında bir rızık yiyecek veya giyecek[4] bulur "Meryem! Bu sana nereden?" diye sorardı. O da “Allah katındandır! Allah, tercih ettiğine[5] hesapsız rızık verir!" derdi.[1] Meryem validemizin güzel bir bitki gibi yetiştirilmesi, yapısında bitkilere has bir özellik olduğunu gösterir. Bazı bitkilerde hem erkeklik hem di... Devamı..Rabbi, onu güzel bir kabul ile karşıladı ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı da ona bakmakla görevlendirdi. Zekeriya ne zaman yanına, onun bulunduğu ibadet mahalline girse O'nun yanında bir yiyecek bulurdu-Meryem, bu sana nereden geldi? dediğinde O şöyle cevap verirdi-Bu, Allah katından! Doğrusu Allah, dilediği kimseye hesapsız rızık onun duasını güzel bir şekilde kabul etti ve Meryem'i güzel bir çiçek gibi yetiştirdi;10 onu Zekeriya'nın himayesine verdi. Zekeriya ne zaman mihraba girecek olsa, onun yanında yiyecek bulurdu. “Meryem, bunlar nereden geldi?” diye sorar, Meryem de “Allah katından” diye cevap verirdi. Gerçekten de Allah dilediğini hesapsız şekilde rızıklandırır.10 İmrân’ın hanımı erkek çocuk umarak dua etmişti; Allah ise onun adağını aynıyla değil, daha güzel bir şekilde kabul ederek ona Hz. Meryem gibi bir... Devamı..Rabbi, onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi besleyip büyüttü. Onu, Zekeriyya'nın korumasına verdi. Zekeriyya, mihrapta onun yanına her girdiğinde, orada bir rızık bulur ve sorardı "Meryem, bu sana nereden?" Meryem de "Bu, Allah katındandır; çünkü Allah dilediğini hesapsızca rızıklandırır." biyerledi anı çalabı’sı, biyerlemeg-ile görklü; daħı bitürdi bitmek görklü. daħı payandan eyledi aña zekeryā'yı. her nice kim girür-idı anuñ üzere zekeriyyā, köşke yā yirüñ yigregi bulur-ıdı anuñ ķatında “iy meryem! ķandandur saña uşbu?” eyitti “ol Tañrı ķatındandur bayıķ Tañrı rūzį virür aña kim diler ḳabūl eyledi duāsın Tañrısı yaḫşı ḳabūl eylemek, daḫı bitürdi Meryemiyaḫşı bitürmek. Daḫı Meryemi Ẕekeriyyā bisledi. Her kez girerdi ẔekeriyyāMeryem üstine, miḥrābda ṭapardı özi ḳatında dürlü nimetler. Eydürdi yāMeryem ḳandan geldi bu rızḳ saña? Meryem eydürdi Ol rızḳ TañrıTaālādandur. Taḥḳīḳ Tañrı Taālā rızḳ virür kime dilese olduqda, Rəbbi Məryəmi yaxşı qəbul etdi, onu gözəl bir fidan kimi böyütdü və Zəkəriyyaya tapşırdı. Zəkəriyya hər dəfə Məryəmin ibadət etdiyi mehraba girdikdə, onun yanında bir ruzi olduğunu görərdi. Zəkəriyya “Ya Məryəm, bunlar sənin üçün haradandır?” - dedikdə, o “Allah tərəfindəndir!” - deyə cavab verərdi. Həqiqətən, Allah istədiyi şəxsə hədsiz ruzi verər!And her Lord accepted her with full acceptance and vouchsafed to her a goodly growth; and made Zachariah her guardian. Whenever Zachariah went into the sanctuary where she was, he found that she had food. He said O Mary! Whence cometh unto thee this food? She answered It is from Allah. Allah giveth without stint to whom He graciously did her Lord accept her He made her grow in purity and beauty To the care of Zakariya was she assigned. Every time that he entered Her chamber to see her, He found her supplied with sustenance. He said "O Mary! Whence comes this to you?" She said "From Allah. for Allah Provides sustenance to whom He pleases without measure379."379 Mary grew under Allah's special protection. Her sustenance, under which we may include both her physical needs and her spiritual food, came from A... Devamı.. Error 522 Ray ID 7383dbbc6adbbb9d • 2022-08-09 221719 UTC FrankfurtCloudflare Working Error What happened? The initial connection between Cloudflare's network and the origin web server timed out. As a result, the web page can not be displayed. What can I do? If you're a visitor of this website Please try again in a few minutes. If you're the owner of this website Contact your hosting provider letting them know your web server is not completing requests. An Error 522 means that the request was able to connect to your web server, but that the request didn't finish. The most likely cause is that something on your server is hogging resources. Additional troubleshooting information here. Cloudflare Ray ID 7383dbbc6adbbb9d • Your IP • Performance & security by Cloudflare

ali imran 37 ayeti ne için okunur